Kayıtlar

Nisan, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ece Temelkuran

Şikâyet ettikleri ve hep eleştirdikleri cumhuriyet elitinin halka dair tutumunu bu kadar üzerlerine giyinmeleri acaba iktidarın sarhoşluğundan mıdır?"Vatandaş" ve "halk" ayrımı yapan elitist zihniyet şöyle düşünür:Bu halk çocuk gibidir. Neyi neden yaptığını bilmez. Bir kara kalabalıktır. Nereye çekersen oraya... Cahildir, kolay yönlendirilir. AKP değil mi başörtüsü konusunda elitin bu türlü düşünmesinden, o genç kadınların birilerinin "adamı" olduğunu düşündükleri için kapandıklarını söyleyip duran elitin zulmünden şikâyet eden?İktidara, bu ve benzeri zulümlerden mağdur olduklarını söyleyerek, şimdi meydanlarda başbakan tarafından azarlanan halk tarafından taşınmadılar mı?Şimdi aynı şey değil mi, Meclis Başkanı Bülent Arınç'a sormak isterim bu soruyu, cezaevlerindeki tecride karşı ölüm orucuna yatan Avukat Behiç Aşçı'ya "Eylemi bırak" demek? Üstelik söze "hayatın kutsallığından" dem vurarak başlamak? Sanki en iyi ölmekte olan bi...

Sinema

Resim
Türkiye' de darbe günlerini anlatan film sayısı bir elin parmağını geçmez. Bu anlatımlar da zaten tam anlamıyla "darbe" olayını anlatmaz, dolaylı yönden ele alır. Babam ve Oğlum, Eve Dönüş gibi filmler darbe günlerini anlatan, ama bu anlatımı dramatik kurguyla süsleyen filmler olmuştu. Benimde beğeniyle izlediğim filmlerdi. Seyircilerin çoğu Babam ve Oğlum'u izleyince "...çok ağladık" demişti. Aslında o filmde verilen mesaj aile dramı değil, "darbe günlerinin ağırlığı" idi. Yurdum insanı “Dondurmam Gaymak" ta da, küfürlü ifadeler nedeniyle çok gülmüştü, filmin asıl eleştirisinin kapitalizm olmasına karşın. Vizontele Tuuba'da da komedi unsurları içinde anlatılmıştı darbe günleri. Yakın tarihin gizemini anlatan “Mavi Gözlü Dev, Eve Dönüş, Filler ve Çimen, Babam ve Oğlum” (daha adını sayamadığım mutlaka vardır) mihenk taşları oldu Türk sinemasında bence. Bu ülkedeki gerçekleri bir nebze de olsa ortaya koydular. Umarım böyle filmlerin devamı g...
Resim
biri vardır, gözünde büyütürsün, kalbinde büyütürsün. o kadar büyürki deler geçer kalbini, acitir. acisi kalir sonra.. o aciyla birlikte her şarkida, her kokuda, her görüntüde, her cümlede, her kitapta, her konuşmada onu hatirlarsin. kalir işte öylece kalbinde. kalmasi imge oluverir gözünde, romantik şarkilarda ille de hüzünlenmek için seçtiğin, aşkla ilgili bir cümlede hatirlanmasi gereken. o kişi olmasa da olur, ama sana yaşattiği hüznü kaldirip atamazsin bir anda. böyle bir şey benim için imge, aşkta uydurulmasi, ancak üstünde çok fazla durulmamasi gereken.

Sevgi eylem gerektirir...

Birgün melek ile şeytan karşı karşıya gelmişler. İkiside birbirinin gözlerine bakıp gözlerindeki ifadeyi okumaya çalışıyormuş. Melek şeytanın içinde kesin bir fesatlık olduğunu, şeytan ise melegin yüreğinin ne kadar temiz oldugunu biliyormuş. O sırada çok güzel bir müzik çalmaya başlamış.Şeytan ellerini meleğe doğru uzatmiş ve "Benimle Dans Eder Misin?" demiş.Melek bunu duyunca şaşırmış, o anda birden elini şeytana uzatmış ve dans etmeye baslamışlar. Çalan müzik o kadar güzelmiş ki ikiside birden romantik saatlere mahkum olmuşlar ve melek bir an şeytanın içindeki kötülükleri unutmuş. Şeytan dans sırasında meleğe dönmüş ve "Seni Seviyorum, Ya Sen"demiş. Melek yine bir şok dahayasamış. Durmuş ve düşünmüş bir an. "Şeytan Neden Bana Böyle Bir Şey Desin Ki? Ama Olsun Yinede Bende Ona Gerçek Olmasa Bile Bir Cevap Vereyim" demiş içinden ve melekte şeytana dönmüş "Bende Seni Seviyorum" demis.İşte o gün yeryüzünde dürüstlügün romantizme boynunu büktügü ve...

piraye'den nazım hikmet'e

ben senden önce ölmek isterim. gidenin arkasından gelen, gideni bulacak mı zannediyorsun? ben zannetmiyorum bunu. iyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin. fedakarlığımı anlıyorsun; vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. ve toz oluyorum, yaşıyorum yanında senin. sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi oradan atana kadar... ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. toprağa beraber dalacağız. ve bir gün yabani bir çiçek, bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak: biri sen biri de ben. ben daha ölümü düşünmüyorum. ben daha bir çocuk doğuracağım. hayat taşıyor içimden. kaynıyor kanım. yaşayacağım ama, çok, pek çok, ama seninle b...
Hayat sıkıcı ve boş. Büyük umutlarla başlıyoz, sonra sıçıyoz. Sonra gerçek yanıtları bulamadan geberip gidececeğimizi fark ediyoz. Varlığımızı gerçekten değerli bi bilgiye, gerçek şeyler hakkındaki o bilgiye tam eriştiremeden, hayatımızı sadece farklı biçimlerde yorumlayan bütün o büyük fikirleri geliştiriyoz. Aslında, sadece kısa ve hayal kırıklığı dolu bi hayat yaşıyoz, sonra da geberiyoz. Hayatlarımızı kariyer veya kendimizi tamamen aldatmaya yönelik ilişkiler kurmak filan gibi boklarla doldurmaya çalışıyoz. Eroin iyi bi uyuşturucu, çünkü bütün o aldanışları ortadan kaldırıyo. Çekince kendini iyi hissediyosun, ölümsüz hissediyosun. Zaten kötüysen, o zaman daha da kötü oluyosun. Bu, dürüst olan tek uyuşturucu. Senin bilincini değiştirmiyo. Sadece, seni sarsıyo ve sana iyi olduğun duygusunu veriyo. Sonra ise, yine dünyanın sefaletini görüyosun ve kendini ona karşı uyuşturamıyosun.

..........

Hayatını yaşa! Kontrollü yaşa! Dışarı çık. Gez, dolaş. Takılmak istediğin her şeye takıl ama kontrolü elden bırakma. Artık sevişirken karşındaki insana doğum kontrol hapı ya da prezervatif kullanmadığını sor. Geçmişinden kaçma, ona saygı duy. Ölümü ciddiye al. Yaşını saklama. Sabahları uyandığında, akşamdan kaldığın için etrafa ve kendine söylenme. Başın ağrıyorsa ve ciğerlerin sana “bu ev yıkılıyor” mesajı veriyorsa doktora görünmeyi de ihmal etme. Alışkanlıklarını tamamen bırakmayı yeğleme; yoksa ya intiharı ya da hayattan ‘boş’ bi şeymiş gibi tiksinmeyi seçersin. Deşarj olmanın yollarını ara. Öfkeni sakla, yüzüne maske tak. Ruhsal, fiziksel ve zihinsel kaynaklarını tüketmek yerine hafta sonları spor salonlarına git, karateye başla mesela. Koşu bandında hızını artır. Hafızanı ve ciğerlerini boşalt ama beyninde delikler açmamaya dikkat et. Yavaş yavaş insan zaaflarına saygı duymayı öğren. Yeni arkadaşlar edin. Ölümü düşün. Bir gün öleceğini