Kayıtlar

Kasım, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Garip Yemek tarifi

Önce patatesleri çıkardım yerinden. Tombul,kir pas içindelerdi. Bir güzel yıkadım onları,incitmeden. Sonra kabuklarını soydum. Çırılçıplak kaldılar. Sonra bir kez daha yıkadım buğday sarısı vücutlarını. Küp küp doğradım onları,bölündükçe,çoğaldıkça neşelendiler, değişiyorlardı. Değişimden kaçan bir yanları yoktu. Hafifçe yaydım yağı, üretimi ve kullanımı her zaman tartışılmış son yüzyılın buluşu olan tavaya. Sonra kısık ateşte hafif hafif kızarmaları izledim. Sanki nasıl desem yağla sarıldıkça utanıyorlar gibi.Birden üzerlerinde attılar utangaçlıklarını, çünkü keskin,sert ve dişli bir rakip geliyordu yanlarına: soğan. Sevdiği artık soğanı da sarıp sarmalıyordu. Kalbi bu kadar geniş bir sevgili? Herkese yetebileceğine inanan bir kalbe mi sahipti? Derken sırasıyla kokusuyla aklını başına aldıran kekik, azı hasret bırakan fazlası genizleri yakan kırmızıbiber,onla veya onsuz yakıcı tuz… Sırayla birer birer yağın içinde sarmaş dolaş oldular. Artık patatesler sinirlenmiyordu; tam tersi üzülü...

Seni düşünüyorum

Herkes dilediği anda gitmeyi umduğu diyarlara gidemez. Gülünç geliyor bunu düşünmesi bile. Ama asıl gülünç olan ne biliyor musun? Belki de üzücü olan… Gözlerine bakıp akılların alamayacağı güzelliklerin bulunduğu , insanların şarkı söyleyip şiirler okuyarak dans ettiği , kelebeklerin kraliçelerinin güzelliği karşısında büyülenip uçmayı unutarak , öylece kalakalıp yeryüzünü renklere boyayan ve boğan , kısacası olmayan diyarlara gitmek… O gözlere bakıp da , o diyarlara gidemeyenlere acıyorum , o tacı göremeyenlere acıyorum , yıldızların arasındaki tahtını göremeyenlere acıyorum… Asıl gülünç olan bu… Gözlerine her bakışımda ışık saçıyor gözlerim. En karanlık noktaları dahi aydınlatan bu ışıkları görmen lazım. O ışık huzmelerinin oluşturduğu ismi görmen lazım. Yoruluyorum, seni düşünüp dinleniyorum. Korkuyorum, seni düşünüp cesaretimi topluyorum. Üşüyorum , seni düşünüp ısınıyorum. Seni düşünüyorum , yüzümde aptal bir gülümseme ile mutlu oluyorum.

Laissez-Faire

Bu sabah perdeyi çok erken araladı annem. Güneş öyle bir çarptı ki yüzüme , sanki geç kalmışım azar değil tokat yiyorum! Gerildim, gün içinde bir koşuşturmaca gene bekliyor. Ama ne için? Bu soruyu sormayacaksın kendine. Cevabını bilmediğin şeyleri zorlamayacaksın çok fazla. Tabi delirme riskini alacaksan devam edebilirsin. Bence de devam etmeli zaten insan. Çünkü deliliğin bir ölçüsü var mı? Kime göre ve neye göre? Evet, sabah sabah bu düşüncelerle kalkıyorum yatağımdan. Bu kopuk kopuk yazılmış yazıyı kaleme alıyorum. Her cümleyi başka biri yazıyormuş gibi. Gelin bizler de öyle yapalım. Her birimiz “kendimiz” gibi olalım. Ortaya kim bilir nasıl bir çeşitlilik çıkacak ? Aynı olmaya çalışmayı bir kenara bırakalım.Aynı işleri yapmayalım,aynı giysileri giymeyelim, aynı müziği dinlemeyelim. Sonra birbirimize ilgi duyup yeni şeyler keşfedelim. Bizim için yeniliğin adı birbirimizi keşfetmek olsun. Bu arada kahvaltımı tamamladım. Bu kadar kısa sürede bitti işte. Oysa neye yetişeceğime dair en ...