Bir Garip Yemek tarifi

Önce patatesleri çıkardım yerinden. Tombul,kir pas içindelerdi. Bir güzel yıkadım onları,incitmeden. Sonra kabuklarını soydum. Çırılçıplak kaldılar. Sonra bir kez daha yıkadım buğday sarısı vücutlarını. Küp küp doğradım onları,bölündükçe,çoğaldıkça neşelendiler, değişiyorlardı. Değişimden kaçan bir yanları yoktu. Hafifçe yaydım yağı, üretimi ve kullanımı her zaman tartışılmış son yüzyılın buluşu olan tavaya. Sonra kısık ateşte hafif hafif kızarmaları izledim. Sanki nasıl desem yağla sarıldıkça utanıyorlar gibi.Birden üzerlerinde attılar utangaçlıklarını, çünkü keskin,sert ve dişli bir rakip geliyordu yanlarına: soğan. Sevdiği artık soğanı da sarıp sarmalıyordu. Kalbi bu kadar geniş bir sevgili? Herkese yetebileceğine inanan bir kalbe mi sahipti? Derken sırasıyla kokusuyla aklını başına aldıran kekik, azı hasret bırakan fazlası genizleri yakan kırmızıbiber,onla veya onsuz yakıcı tuz… Sırayla birer birer yağın içinde sarmaş dolaş oldular. Artık patatesler sinirlenmiyordu; tam tersi üzülüyorlardı. Çünkü sevgisinin herkese yeteceğini düşünen yağ azalıyordu. Eriyordu gözünün önünde ve kimse onun için bir şey yapamıyordu. Sıra geldi onlara maydanoza,rokaya. Maydanoz yaptı yapacağını herkese bulaştırdı kendini. Yağ eriyor kimse bir şey yapamıyordu. Kuşkular vardı. Yağın kokusu yok olmaya başlamış, maydanoz her yere bulaşmıştı. Fakat patates… O içine çekmişti yağı. Bir yerlerdeydi,içinde bir yerlerde. Gülümsüyordu patates. Servis zamanıydı artık. Pilavın yanına sos olmuşlardı. Ama o mutluydu,çünkü yağı onunla yaşayacaktı. Gülümsüyordu çiğnenip parçalanırken bile, aklında tek bir söz vardı ve her yerde çınlıyordu, seni seviyorum aşkım…


Aydın Şelte

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsveç Aylığı: Ocak

Derbentçilik

Şelteoğulları (Baba Tarafı Soyağacı)