Kayıtlar

Ekim, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hüzünlü Sevgilim

İlhan Selçuk'un çok beğendiğim bir sözü vardır. Daha doğrusu, yazılarında kullandığı bir tercih,bir üslup... Asla cümlelere 'ben' diye başlamaz. 'Ben' in bir başka 'ben' olmadan ne kadar boş, yalnız olduğunu vurgulamak ister. Bu kısmına pek katılamam, pek de ters düşemem. Bir insan, başka bir insanla ancak insan olduğunu anlayabilir. Diğerlerini, başkalarını görmemiş olsaydık zaten, onları tanımamış olsaydık insanın 'ölçüsünü' nasıl, neye göre tayin edebilirdik değil mi? Zaten doğamız gereği topluma her zaman ihtiyaç duymadık mı? Ve o koca toplumda yalnızlaşıp birilerine ihtiyaç duymadık mı? Kendi kendine yetmeyenin, başkasına yetemeyeceği gerçeğini kavramadan ya da kavrayamadan başkasından minnet ummadık mı? İşte bu son noktada katılmam İlhan ağabey'e... O, bence insanın kendine yetmeden başkasına yetemeyeceğini açıklayamamıştır, neden 'ben' sözcüğüyle başlamadığına açıklık getirirken. Ve ben (!), biraz travmatik, biraz şaşkın, biraz hey...

BİR ÇIĞLIK

Hani neredeler? Hani nerde o sevdiğin arkadaşların? Hani nerede sevgini, sevini paylaştığın sevgililerin? Hani nerede güzellikten yana her şeyini paylaştığın insanlar? Hani nerede? Hani neredeler tüm acılarını gözyaşı yapıp içine akıttığın dostların? Hani nerede sevinçlerin, hüzünlerin? Hani nerede krizantem çiçekleri? Hani nerede geceleri gözleri kan çanağı olmuş aynı babanın oğlu? Hani nerede uğruna yaşamayı ve savaşmayı seçtiğin ilk, son ve tek aşkın? Hani nerede küçüklüğünün oyuncakları? Hani nerede çocukluğun? Hani nerede nefes alabildiğin tek penceren? Hani nerede özgürlük uçurtmaların? Hani nerede emek harcadığın onca insan? Hani nerede o masum yüzler? Hani nerede denge? Hani nerede gençliğim? Hani nerede?! Kitaplarım… Duvarlar… O… Sen… Bir çığlık, gözlerde sessiz… AYDIN ŞELTE 23.10.2010

HAYAT, HATIRLAMAK, GÜÇ

Hatırlamak, hastahane koridorlarında kesik kesik yanan florasanlar lambaları gibidir. Soğuk, aralıklı… Unutmaksa, karanlık bir odada beklemektir, ışığın yanmasını. Hangisi daha acı vericidir, hangisi bilincimizin kabul etmek istemediği gerçekliği taşır bunu bilmeyeceğim. Her ikisinin de acı ve mutluluk kaynağı olabileceğini biliyorum o kadar. Sadece ona karşı işlediğim günahlar karşısında dilimin terennüm etmesini, gözlerimin şahit olmasını ve kalbimin nefretle, sevgiyle ve anıyla dolmasını istiyorum. Kesik kesik anıların ve kapkaranlık hiçliğin ruhumu yakıp kavurmasına dayanabilip sabretmek mi yoksa pes etmek veyahut direnmek mi ? Hangi seçeneğin daha ütopya hangisinin daha gerçek olduğunu anlatmaya çabalıyorum. Aslında ütopya dediğimiz şeyin gerçekliğin ta kendisi olduğunu söylemeye çalışıyorum. Çünkü ütopya bir hayaldir ve insan hayal ettiği müddetçe yaşamaya değer katabilir. İnsan özü gereği isyankardır. İnsan özü gereği başkaldırır ve hayallerini gerçeklemek ister. Hayat… Hayat y...