Hüzünlü Sevgilim
İlhan Selçuk'un çok beğendiğim bir sözü vardır. Daha doğrusu, yazılarında kullandığı bir tercih,bir üslup... Asla cümlelere 'ben' diye başlamaz. 'Ben' in bir başka 'ben' olmadan ne kadar boş, yalnız olduğunu vurgulamak ister. Bu kısmına pek katılamam, pek de ters düşemem. Bir insan, başka bir insanla ancak insan olduğunu anlayabilir. Diğerlerini, başkalarını görmemiş olsaydık zaten, onları tanımamış olsaydık insanın 'ölçüsünü' nasıl, neye göre tayin edebilirdik değil mi? Zaten doğamız gereği topluma her zaman ihtiyaç duymadık mı? Ve o koca toplumda yalnızlaşıp birilerine ihtiyaç duymadık mı? Kendi kendine yetmeyenin, başkasına yetemeyeceği gerçeğini kavramadan ya da kavrayamadan başkasından minnet ummadık mı? İşte bu son noktada katılmam İlhan ağabey'e... O, bence insanın kendine yetmeden başkasına yetemeyeceğini açıklayamamıştır, neden 'ben' sözcüğüyle başlamadığına açıklık getirirken.
Ve ben (!), biraz travmatik, biraz şaşkın, biraz heyecanlı, biraz tutkulu, biraz vurdumduymaz, biraz cesur, biraz korkak, biraz, biraz, biraz... Herkesten ve herkese biraz... Her gün, her sabah ve akşam, hayatımın son yıllarında, durmadan duvarlara şu cümleleri sayıklayarak geçirmek... "Çakıver yeni bir kibrit, yeniden başla her şeye; artık her şey bitti hüzünlü sevgilim"
Doğup büyür ya insanlar, asıl büyümek bulundukları doğayı algılama ve bütünleşme sürecini başlattıklarında başlar. Algıyla, algılatanı seçebildikleri ölçüde varoluşlarına yaklaşırlar. Bir o kadar da, günün ve hayatın gerçekliğinden uzaklaşırlar. İçi dolu kelimelerin, içinin boşaltılmaması için mücadele ederler. O uğurda kaybolmamak için savaşırlar. Yara alırlar, binlerce yara. Ama gülüp geçerler. Umuda ve aşka sarılırlar. Yalnızlığa ve birlikteliğe inanırlar. Denizin hırçınlığı ve deniz fenerinin yalnızlığı sürükler peşinden bu maceracı ruhları. Aşık olunası gelirler, ama birlikte olmazsınız. Böyledir onlar. Sert kayalardır. Ama içleri yumuşacıktır. Hayatla savaşmaktan ziyade, onu değiştirmeye çabalarlar. Severler, ağlarlar, gülerler, acırlar, acınırlar bilirler ki her duygu ve düşünce beraber çiftiyle mutludur. Her düşünce ve beden, özgürce ve ısrarla yaşatılabilir.
İşte 'ben', ısrarla yaşatmak için denizlerin hırçın dalgalarına göğüs germeye çalışıyorum.
Yaşamak ve ölmek için.
Doğmak ve büyümek için.
Uzun zaman sonra hissedebilmek, hissettiğimi hatırlatabilmek ve hissettirebilmek, yaşam verebilmek ve bir umut doğurmak için sana, seni anlatmaya ve seni yaşamaya çalışmak. Sanma ki bu, duyulan bir özlem, bir acı çıkarma, bir intikam ya da bir aşktır. Bunlar yaşamın her anıdır. Sadece sevmek ve yaşamak istiyorum. Hissetmek. Doyasıya gülmek ve ağlamak.
Aydın Şelte
30.10.2010
Ve ben (!), biraz travmatik, biraz şaşkın, biraz heyecanlı, biraz tutkulu, biraz vurdumduymaz, biraz cesur, biraz korkak, biraz, biraz, biraz... Herkesten ve herkese biraz... Her gün, her sabah ve akşam, hayatımın son yıllarında, durmadan duvarlara şu cümleleri sayıklayarak geçirmek... "Çakıver yeni bir kibrit, yeniden başla her şeye; artık her şey bitti hüzünlü sevgilim"
Doğup büyür ya insanlar, asıl büyümek bulundukları doğayı algılama ve bütünleşme sürecini başlattıklarında başlar. Algıyla, algılatanı seçebildikleri ölçüde varoluşlarına yaklaşırlar. Bir o kadar da, günün ve hayatın gerçekliğinden uzaklaşırlar. İçi dolu kelimelerin, içinin boşaltılmaması için mücadele ederler. O uğurda kaybolmamak için savaşırlar. Yara alırlar, binlerce yara. Ama gülüp geçerler. Umuda ve aşka sarılırlar. Yalnızlığa ve birlikteliğe inanırlar. Denizin hırçınlığı ve deniz fenerinin yalnızlığı sürükler peşinden bu maceracı ruhları. Aşık olunası gelirler, ama birlikte olmazsınız. Böyledir onlar. Sert kayalardır. Ama içleri yumuşacıktır. Hayatla savaşmaktan ziyade, onu değiştirmeye çabalarlar. Severler, ağlarlar, gülerler, acırlar, acınırlar bilirler ki her duygu ve düşünce beraber çiftiyle mutludur. Her düşünce ve beden, özgürce ve ısrarla yaşatılabilir.
İşte 'ben', ısrarla yaşatmak için denizlerin hırçın dalgalarına göğüs germeye çalışıyorum.
Yaşamak ve ölmek için.
Doğmak ve büyümek için.
Uzun zaman sonra hissedebilmek, hissettiğimi hatırlatabilmek ve hissettirebilmek, yaşam verebilmek ve bir umut doğurmak için sana, seni anlatmaya ve seni yaşamaya çalışmak. Sanma ki bu, duyulan bir özlem, bir acı çıkarma, bir intikam ya da bir aşktır. Bunlar yaşamın her anıdır. Sadece sevmek ve yaşamak istiyorum. Hissetmek. Doyasıya gülmek ve ağlamak.
Aydın Şelte
30.10.2010
Yorumlar
Yorum Gönder