Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beyaz Kadın

Nefes nefeseydi. Belki de şehrin tek yeşil kalmış, gözü yaşlı, sokakları çığlık dolu yerinden tepelere doğru çıkıyordu. Gelgitli bir aklın, çocuklar üzerinden kurulmuş bir yaşam bağı vardı gözlerinde. Yükseldikçe aşağıda kalan şehrin çirkinliği yok oluyor, o daha da bir coşkulu, daha da bir heyecanlı hikayeler anlatıyordu. Bir gölge üzerimizde vuku bulurken, süzülen atmacanın kanatları güneşi kapatıyordu. Gözlerini kırpıştırdı. Garip, dedi. Aç, dedi. Ama fazlasını almaz, dedi. Yükseldikçe ağaçlar azaldı. Kayalar, uzanan bir bozkır, yalnızlık ve güven vardı etrafta. İnsanlardan kaçan biz insanlar, böcekler, yılanlar, atmaca ve şahinler, akrepler ve diğer tüm canlılarla beraber doğada olmanın sevincini yaşıyordu. Doğru düzgün okuması yoktu. Küçük yaşta öz babasını yitirince, öz bildiği üvey babası ile yaşamış iki annesi ve bir kardeşi ile birlikte. Dert içinden derman okumayı öğrendiği yıllarda tanışmış gerçeklerle. Buraya sürülen yabancı “muhacirleri” ve oraya sürülen yerli “Rumlar...

Şelteoğulları (Baba Tarafı Soyağacı)

Resim
Sözcük Anlamı Öncelikle Şelte’nin sözlük anlamlarına bakalım: Ötüken Sözlük`e göre is. İp bükmekte kullanılan kasnağı çevirmekte kullanılan sicim.   Türkçe sözlüğe göre fi. Bir şeyi veya şeyleri toparlayıp bağlamak anlamında kullanılmaktadır.   Bölgesel ağızlara göre büyükbaş hayvanlara yüklenen büyük sap yığını. Yine toplamak, örmek ile ilişkili. İran`ın Hamse bölgesinde yaşadıklarından dolayı Hamse Türkleri olarak anılan bir boyda kadınların üzerlerine giydikleri kırmızı bir kıyafet adıdır. Eski bir Peçenek başbuğunun adıdır.  Bati Avrasya/Kuzey Kafkasya'daki Turkler, Türkçe'nin Kıpçak lehçesini veya Oguz lehcesi ile karismis halini konuşurlar. Örnegin  Karakalpakça'da ş>s değişmesi de vardır: söyleş->söyles- gibi... Bu da başbuğun adının veya lakabının Şelte olması anlamına gelmektedir. Peki Şelte etimolojik olarak nedir ? Farsça, kelimenin asıl kökeni olup orjinali ve anlamı aşağıdaki gibidir: çilta : Bir çeşit zırh Türkçe'ye  şilte ...

NEMRUT’TAN YOL’A BAKIYORUM

“Önce köpeklerin sesini, sonra da kapı sesini duyduk. Tahta kapımıza çok sert vuruyorlardı. Kapıyı açmak için ben gittim. Silahlı üç adam dışarıda duruyorlardı. Kürtçe konuşuyorlardı. Herkesi, köyün aşağısındaki dere kenarına götürdüler. Oraya başka Ermenileri de getirmişler. Hiç vakit kaybetmeden önce erkekleri, sonra kadınları öldürdüler. Sonunda bir parça insaf vicdanlarına girdi ki, bizi bıraktılar. ’Sakın kimse evine geri dönmesin!’ diyerek de çocukları uyardılar.” Büyük Dengbej Garabet Haçadruyan Hayatın çeşitli biçimleri, hayatın sessizliği ve çok sesliliği, zenginliği, çekiciliği… Edinilen tüm ders ve tecrübeler… Hasan Dağı’nın tüm heybetini arkasında hisseden Kommagene Kralı I. Antiokhos her sabah güneşi selamlıyor, önünde uzanan kanla, ses ve seda ile savaş ve barış ile dêngbejlerle anlatıla gelmiş uçsuz bucaksız ovaları. Tûrôyo dilinde türküler ile topraklarını beraber savunan Müslüman Mıhellemiler ve Hristiyan Süryaniler, gizemli Ezidiler, kadim Araplar, açlığı payla...

Üçüncü Düş

İnsanın başlangıcı ister evrim tarihi açısından ele alınsın, isterse ademoğlunun yaratılışı ile başlasın bir yolculukta. Öyle dipsiz bir yolculuk ki bu sonu belirsiz başı belirsiz… Bilgimiz kısıtlı ve az ama aksine merakımız oldukça büyük… Açız bilgiye, açız varlığın algısına… Fakat yalnız ruhu bilme açısından zannetmemeliyiz bilgimizin azlığını. Eşyanın doğasına dair bilgilerimiz bile ruhumuza ait olandan çok değil. Peygamberlerin geride kaldığı bir okyanusta ilerlemeye çalışıyoruz artık. Farkında mısınız evrenin bizim zindanımız olduğundan? Onu anladığımız, ona hükmettiğimizi sanıyoruz sadece. Oysa o kadar kayıtsız ki bize karşı ve biz o kadar kibirliyiz ki var olduğumuzu düşünüyoruz. Sadece bir düşünme hali zuhur ediyor ise neden korkuyoruz ki bu kadar? Var mıyız ki yok olmaktan korkarız bu kadar? Her bir atom parçacığımızın birbirine dönüştüğünü, alemin tümünün, başından sonuna, birbirine bağımlı olduğunu ve nihai olarak ışıkta birleşeceğimizi neden anlamazdan geliriz? Işığın pat...