ASENATH’I BEKLERKEN

Tanyeri ışıdı,ışıyacak. Keskin uzun öten bir horozun sesi… İncecik dalgalar vuruyor sahile. Sessizlik, sanki hepimizin sesi olmuş. Ortak bir dili taşıyor ılık ılık esen yel. Yeni yağı çıkarılmış zeytin kokusu… Birkaç dilim kaşar çıkarıyorum.Birkaç tane de doğal,daha dokunulmamış zeytin. Çayım, tavşan kanı misali, öyle kızıl,öyle canlı ki, doldurup incecik belli bardağıma yudumluyorum. Artık güneş haykırıyor buradayım diye. Gecenin sessizliği, yerini gündüzün dalga ve rüzgar seslerinin orkestrasına bırakıyor. Şef misali, yönetmek istiyor bir tarafım bu coşkuyu, fakat dokunmuyorum, eklemleniyorum,eriyip su oluyorum, akıyorum denize doğru. Ören’i seviyorum.

Eski,yaşlanmış,yüzlerinde,çizgilerinde tarih yaşıyor. Sokakları Rum kokuyor, Ermeni kokuyor, Türk kokuyor, Osmanlı kokuyor, Cumhuriyet kokuyor, her şeyden çok sevgi,komşuluk,mahalle kokuyor. Tarihi yaşıyorum, zaman makinem yok ama, zaman makinesi olmaya çalışıyorum. O kadar çok ihtiyacımız var ki zaman makinesi olacak insanlara. Derin derin soluyorum Samatya’yı, Kuzguncuk’u, aşığım buralara.

Her elime aldığımda, her bir yeni macerada,her kahramanda, her çağda yaşayabiliyorum kitaplarımda. Her gün konuşuyorum onlarla. Onların aracılığıyla, yüzlerce,binlerce yıl önceki ben(ler)i bulabiliyorum. Onları tek tek okşuyor, onlarla tek tek konuşuyorum . Soluyorum,yaşıyorum. Hepsine en derin sevgimi ve saygımı sunuyorum. Aşığım kitaplarıma…

Bir kadeh şarap dolduruyorum. Moda’da denize karşı ağır ağır yudumluyorum. Bütün dostlarımla,kardeşlerimle,sevgililerimle,sevdiklerimle,kendimleyim. Asla yalnız değilim, gençliğimin geçtiği, o iyot kokan, o yemyeşil, martıların şarkılar söylediği yerde. Geçmişim,şimdim ve geleceğim. Hayam ile dertleşiyorum.

“Canım şarap, ne güzelsin billur kasende;
Aklı köstekleyen bir büyü var sende.
Biraz içti mi insan açılır yüreği
Döker ortaya nesi varsa içinde. “

Döktürdün be gene Hayyam! Ama derler ki aşık ve sarhoş cehennemlik olacak. Cevabın anında , Hızır pir gibi yetişti imdadımıza :

“Giderse cehenneme tüm aşık ve sarhoşlar;
Küçük yapın cenneti, yarın bomboş kalacak! “

Bir krizantem çiçeğidir, çocuğun annesine olan aşkı. Buzu parçalayarak yüzeye çıkarlar. Gücün, asaletin ve radikalizmin simgesidirler. Kırmızı gülün yanında, ciğercinin kedisi karşısında sokak kedisi gibi durular ; ama kuyruk sallamazlar.Aşıktırlar, aşktırlar.

Nuh, kendisine isyan eden yılanı gemisinden kovmuş. Yılan da şeytanın sırtına binmiş, dünyada sular kuruyunca Laliş koyağına inmişler. Nuh , eğer yılanı kovmuş olmasaydı, şimdi dünyada hiçbir yaratık,kuş,bört böcek, insan, hiçbir yaratık olmaz,dünya şeytanla yılana kalırdı. Bugün dünya insana kalmadı. Hepimizin,çocuklarımızın. Keşke dünyamızı şairler, sevgililer yönetse. Bizler krizantem çiçekleri olabilsek dağlarda.

Aşığım doğaya, aşığım dünyaya ve tarihine… Aşığım şaraba ve aşka… Rum’un mezesine, Türk’ün rakısına, Kürt’ün müziğine, Çerkez’in yemeğine… Aşığım kelebeklere… Aşığım Asenath’ın torununa..Sevmeyi sevenlere aşığım ben…


Aydın ŞELTE

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsveç Aylığı: Ocak

Derbentçilik

Şelteoğulları (Baba Tarafı Soyağacı)