Eziyetin Süresini Arttıran Umut?!
Yoldayız hepimiz. Kendi benliğimizin arayışındayız, bazılarımızda onun farkında olmadan peşinde. Bilincin farkındalığında, bazen de onun kurbanı olarak… Bilinç nedir peki? Bilinç, özü gereği kendisinden başka, kendisi dışında, çevresinde olan biten “her şeyin” peşinden giden durumdur. Bilincin özü, nesnelleşmek, kendi olamadığı, olmayı başaramadığı konumu, fikri, ‘şey’i başka bir öznellikte arayarak toplumla bütünleşmek üzere hareket eder. Salt nesnelleşmek ve salt öznelleşmek, bizleri, bu giden yolda aslında yolun değil bizlerin gitmekte olduğu ve doğa – nesne – özne – ilişkisinin diyalektikle kurulduğu farkındalığından alıkoymaktadır. Bir kişinin kendi iç boşluğuna bakarak o dipsiz kuyudan bu öz bilincini bulup çıkarması ancak, teslimiyet ile gerçekleşir. Burada teslimiyetten kasıt mücadele etmek, insandışılaştırmaya – yabancılaştırmaya – direnmek için gerekli olan umuda sahip olunması yönünde hissedilen acıdır. Bu aşktır, bu geçmişin toplamıdır, bu hayattır… Asıl olan şey ise umuttu...