KAOS ODASI
Biraz anlatımım bozuk olacak gibi gözüküyor. Bir sohbet havası esiyor bugünlerde dünyamda. Ama dünyayı karşıma alıp konuşmak istiyorum. Bilmesini istiyorum mutlu olduğumun. Aslında mutluluğu hedefine koyan birisi hiç olmadım. Hayat böyledir çünkü. Çok tırtıklamamak lazım. Ne kadar tırtıklasan da alacağın birkaç parça taneden başka bir şey değildir. Kaderci bir anlayış değil bu, ama su akacağı yere varacaktır. Her ne yaparsak yapalım. Sadece böbürlenmemeli hayatta, ne de aşağı görmeli kendini, akışına bırakmalı bazı şeyleri.
Kendi kendine yetemeyen insan bir başkasına yetemez diye düşünürdüm hep. Hala da buna inanıyorum. Lakin içimizde bir yerlerde her zaman doldurulmayı bekleyen boşluklar varmış. Hissettikçe, evet hissettikçe bu neşeyi,bu heyecanı, bu mutluluğu insan ister istemez Tanrı’ya dönüyor, nihayet nefes alabiliyorum diyor. Artık aldığın nefes, duyumsadığın tüm hazlar bir başka olmaya başlıyor. Çünkü bir kez girdi mi hayatına, her yöne onunla bakmak istiyorsun. Gittiğin her yere götürüyorsun. Heyecandan nefesini tutarak sana sunduğu o renk cümbüşünü izlemekten daha güzel gelmiyor artık hiçbir şey. Tüm hayallerine bulaşıyor. bir parçan oluyor resmen. Sonsuzluk vaat ediyor sanki; zaman, mekan, zorunluluk, sorumluluk, etik, ahlak, ne varsa unutturuyor sana. Öyle sihirli ki!
Sahip olmak istemeyeceğiniz kadar o olandır onda ve sizde!
Yüzlerce şişe kırmızı şarapla onun yokluğuna dokunmuş gibi olmaktır!
Yüzlerce şişe şarapla ölümüne yalnızlıkta olmaktır onsuzsunuz diye!
Her yudumunda onunla dönen başınız, size yol alan açlık!
Bir kuzunun meleyişidir bazen de. Rapunzel gibi çok gerçek olmaktır bu kadar güzel olmak için. Damarlarımda akan kanın sebebidir bazen de… Tekrar yaşama dönmektir.
Bir “meee”leyiş, tatlı bir gülüş, zamanı büken bir bakış, geçmişi geleceğe taşıyan bir sözcük, geleceği bugünden yaşatan bir fısıltı, en neşeli kahkaha, varoluş, bir kaldırımda gördüğüm bir çatlak, köprü altındaki bir ayyaş…Kötücül ve iyicil olan her şey… Bir “meee”leyiş…
"Nefes alan her şey bir gün biter!", yavaş yavaş bitiyoruz her gün ama gözümüz ölümsüzlüğü arıyor her yerde, yazıyoruz ,dinliyoruz ,değiştiriyoruz konuşuyoruz ,küçük küçük izler bırakıyoruz etrafa, her gün bir parça ölümsüz yapıyoruz kendimizi ama tükenip gidiyoruz bir şekilde işte. Kızıyoruz saygı görmeyince , belki kendimizi abartıyoruz, referanslar bulup kıyaslıyoruz, sonuçlar bulup gösteriyoruz. Ama en önemlisi seviyoruz.
AYDIN ŞELTE
08.01.2010
Kendi kendine yetemeyen insan bir başkasına yetemez diye düşünürdüm hep. Hala da buna inanıyorum. Lakin içimizde bir yerlerde her zaman doldurulmayı bekleyen boşluklar varmış. Hissettikçe, evet hissettikçe bu neşeyi,bu heyecanı, bu mutluluğu insan ister istemez Tanrı’ya dönüyor, nihayet nefes alabiliyorum diyor. Artık aldığın nefes, duyumsadığın tüm hazlar bir başka olmaya başlıyor. Çünkü bir kez girdi mi hayatına, her yöne onunla bakmak istiyorsun. Gittiğin her yere götürüyorsun. Heyecandan nefesini tutarak sana sunduğu o renk cümbüşünü izlemekten daha güzel gelmiyor artık hiçbir şey. Tüm hayallerine bulaşıyor. bir parçan oluyor resmen. Sonsuzluk vaat ediyor sanki; zaman, mekan, zorunluluk, sorumluluk, etik, ahlak, ne varsa unutturuyor sana. Öyle sihirli ki!
Sahip olmak istemeyeceğiniz kadar o olandır onda ve sizde!
Yüzlerce şişe kırmızı şarapla onun yokluğuna dokunmuş gibi olmaktır!
Yüzlerce şişe şarapla ölümüne yalnızlıkta olmaktır onsuzsunuz diye!
Her yudumunda onunla dönen başınız, size yol alan açlık!
Bir kuzunun meleyişidir bazen de. Rapunzel gibi çok gerçek olmaktır bu kadar güzel olmak için. Damarlarımda akan kanın sebebidir bazen de… Tekrar yaşama dönmektir.
Bir “meee”leyiş, tatlı bir gülüş, zamanı büken bir bakış, geçmişi geleceğe taşıyan bir sözcük, geleceği bugünden yaşatan bir fısıltı, en neşeli kahkaha, varoluş, bir kaldırımda gördüğüm bir çatlak, köprü altındaki bir ayyaş…Kötücül ve iyicil olan her şey… Bir “meee”leyiş…
"Nefes alan her şey bir gün biter!", yavaş yavaş bitiyoruz her gün ama gözümüz ölümsüzlüğü arıyor her yerde, yazıyoruz ,dinliyoruz ,değiştiriyoruz konuşuyoruz ,küçük küçük izler bırakıyoruz etrafa, her gün bir parça ölümsüz yapıyoruz kendimizi ama tükenip gidiyoruz bir şekilde işte. Kızıyoruz saygı görmeyince , belki kendimizi abartıyoruz, referanslar bulup kıyaslıyoruz, sonuçlar bulup gösteriyoruz. Ama en önemlisi seviyoruz.
AYDIN ŞELTE
08.01.2010
Yorumlar
Yorum Gönder