KÜRT ÇOCUKLAR ve KÜRT SORUNUNA BİR BAKIŞ

Birer parça taşır her çocuk birbirinden. Her çocuk masumdur. Her çocuk temizdir. Yaşadığı, duyumsadığı doğayı tanımak bilmek ister. Sürdürmek ister anasından babasından duyduğunu, gördüğünü. Masallar dinlemek ister çocuk, kumdan kaleler yapmak ister, oyuncaklarla oynamak, ip atlamak, bisiklete binmek ister çocuk. Aç kalmak istemez, kardeşine kurşun sıkmaz istemez, “polis” amcalarına taş atmak istemez çocuk. 28 yıl hapislerde mantığının almadığı ama varoluşunun bir yansıması olan kurtuluş mücadelesine katıldığı için yatmak istemez çocuk. Dışarıda eşit ve özgür bir dünyada , herkesin oyuncaklarının olduğu, ağlaşmaların olmadığı, mayınlı arazilerde saklambaçların oynanmadığı, dağlarda umut taşıyan tavşanların aranmadığı sıcak bir anne kucağı ister çocuk.

Kürt sorunu, Laz sorunu, Çerkez sorunu, çok daha sorun çıkacak başımıza !!! Sorunu dahi içselleştiremeyen ve geri kalan her şeyi başkası ve öteki diye adlandırabilen zihinlerimiz. On yaşında binlerce yıl yaşadığı topraklardaki tarihini silip o çocuğa ait olmadığı bir tarihi ezberletmek, annesiyle iletişim kurabileceği binlerce yılın birikimi,kültürü, gözyaşı,sevinci,acısı,aşkı,heyecanı,korkusu ile kurulmuş bir dili yok sayıp başka bir bilinmezliğe girmesini beklemek… Sorunun temeline çocuklar gibi yaklaşsak ne güzel olur değil mi? Bıraksak isteyen istediği gibi örgütlese devletini milletini… Amaç ortaklaşmak ve ötekini ortadan kaldırmak değil mi ki zaten? Ne var bıraksak tüm Kürt, Laz, Çerkez, Arap çocukları mayınlardan arındırmış ve oyun bahçeleri açtığımız yerlerde birbirlerin dünyanın en renkli şarkılarını söyleseler? Ve hepsi kendi dilinde söylese bunları… Farklı bir dili anlamak için onu bilmek mi gerekir ki acaba? Tüm halkların ortaklaşa kuracağı insanlık yetmez mi ki bizlere? Oyunlar oynamak, eğlenmek, şarkılar söylemek, resimler yapmak için.

Çocukları ağlatmayacak, onlara parayı değil oyuncağı verecek, silah yerine yiyecek taşıyacak, ortaklaşa bir kültürü kuracak bir dünya hedeflemeliyiz. Paylaşımın hayatın her alanında hayata geçirildiği, kültürün beraber yaşadıkça daha da gelişip çoğullaştığını, renklendiği gösteren bir dünya kurmalıyız. Filistinli çocukların İsrailli kardeşleriyle saklambaç oynadığı , şimdi yemek taşınan tünellerde oyunlar oynayabildiği bir dünya hedeflemeliyiz. Ancak böyle bir dünyada eşitsizliği ortadan kaldırabiliriz. Ancak böyle bir dünyada yokluğu önleyebiliriz. Ancak böyle bir dünyada çocuklarımıza daha özgür ve adil bir dünya bırakabiliriz. Aşırının olmadığı, her kişinin farklılaştığı ve dolaysıyla çeşitliğin ortaya çıktığı, hiç kimsenin ötekileşmediği, renklerden korkulmadan rengarenk bir dünya ancak bu şekilde kurabiliriz.

Böyle bir dünya ancak ve ancak kapitalizmin yıkılması ile kurulabilir. Ancak ve ancak emperyalizmin yok edilmesi ile kurulabilir. Özel mülkiyetin kaldırıldığı, ortaklaşa bir kültürün yaratıldığı, aşırı ve gereğinden fazla üretimin olmadığı, dolayısıyla hepimize yetecek şekilde dünyanın kurgulandığı ve planlandığı, kimsenin aç kalmayacağı, komşusu açken kendisin tok yatmayacağı bir dünya ile mümkün. Lüksün yok edilmesiyle yoksulun varsıllığına ancak böyle katkıda bulunulabilecektir. Yeni dünyamızın yeni insanları ancak böyle yaratılabilecektir. Ortaklaşa kurulan bir dünyada kimse daha fazla öteki olmayacaktır.

Bu konuda diyebileceğimiz şudur ki, emperyalizmin açık müdahaleye varan varlığı, anti-emperyalist temelde, Kürt yurtseverleriyle sınırlı olmayan çok daha kapsamlı bir karşı duruş örgütlemeye zemin hazırlamaktadır. Demokratik halk devrimi perspektifiyle; anti-emperyalist, anti-feodal temelde tüm Türkiye coğrafyasında geliştirilecek bir ortak mücadele; emperyalizm ve oligarşi ile çıkar ilişkilenmesi içinde olan dar bir kesim dışında herkesi kapsama potansiyeline sahip olacaktır . Emperyalizm somut bir şekilde önümüzde durmaktadır ve giderek daha açık biçimde halkların geleceğini karartan projelerle bölgede ağırlığını arttırmaktadır. Bunun karşısında ne daraltılmış örgütlenmelerle, ne de daraltılmış “demokratik paketlerle” durulabilir. Demokratik halk devrimi; niteliği gereği bu uğurda gidilecek en uygun yoldur. Bu nedenle, bugünden atılacak kısa ve uzun vadeli adımlar, böyle bir perspektife hizmet etmelidir. Emperyalist kulvarlarda, işbirliği temelinde tüketilen zaman da, enerji de halkların birikimini, kendine güvenini zayıflatmakta, nihai çözümün ve gerçek özgürlüğün mümkün olduğuna dair iddiayı zayıf düşürmektedir. Kürt hareketi kendi içerisinde olgunlaşmıştır ve geniş bir tabanca kabul görmektedir. Bizlerse tabi ki eleştirilecek yönlerini eleştirip büyük hataları ortaya koymalıyız lakin asıl biz devrimcilere düşen süreci kavramak ve üzerimize düşeni yapmaktır. Aç çocuklara kulak verip emekçi hareketi ve sınıf mücadelesini yükseltmektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsveç Aylığı: Ocak

Derbentçilik

Şelteoğulları (Baba Tarafı Soyağacı)