Senarist
En ufak bir gürültüde çığ altında kalabilirim. O kadar yoğun ve o kadar karmaşık ki her şey… Sorulardan oluşmuş bir köprüden yürümeye çalışıyor gibiyim. Her yanlış cevap bir sarsıntı ve her sarsıntı bir felakete yol açabilecek potansiyeli beraberinde getiriyor. Sanki bir noktadan atlıyor ve bir düz çizgi bir kıvrım ve tekrar başa dönüyorum. Soru işaretinin çevresinde dolanıp duruyorum. Cevabın açıklanması gereken o kadar çok şey var ki. Bir o kadar da cevabı açıklanmış ama çözülemeyen. Kavram kargaşası sürüyor tüm vücutlarda. Titremeler, sarsıntılar… Nöbetler… Hepimiz hastayız aslında.
Bir oyun düşledik, tıpkı aynalardan ve duvarlardan örülmüş dünyalarından kaçmaya çalışan diğer hayalperestler gibi başka hayatları arzuladık. Sandık ki, çocuklar çiçeklerin arasında oyunlar oynarken, bir sincap çaldığı bir cevizi yuvasına taşırken, bir geyik ürkek bakışlarıyla etrafı kolaçan edip çocuklarına yol açarken, bir kedi doğanın tüm kanunları alt üst edip hiçbir kalıba sığmazken, yeni açan tomurcuklar ortaya çıkarken, biz seninle dans edecektik. Güzel olmayan sesimizle, ritmi yakalayamayan kulağımızla, en çirkin halimizle söyleyecektik şarkılarımızı. Çünkü korkmayacaktık, hissederek söyleyecektik, yaşayacaktık her bir harfi her bir kelimeyi… En içten ve en samimi şekliyle haykıracaktık birbirimize aşkımızı…
Ey insanoğlu ne oldu da haykırmaya izin vermedin kimselere?
Ey insanoğlu ne yaptı sevenler sana?
Ey insanoğlu bu masum ve sadece yaşayan çocuklardan ne istedin de öldürdün onlar oyun oynadıkları misketin adıyla yapılan bombaları kullanarak?
Ey insanoğlu varlığının nedenini maddede yerin altında, uzayda ararken kendi içindeki dipsiz boşluğa bakıp bir ışık tutmayı neden denemezsin?
Neden itiraf edemezsin ey insanoğlu aşkını,sevgini?
Gözlerine bakıp seni seviyorum demek çok mu zordur ey insanoğlu?
Oyunlar oynamak, şen ve neşeli olmak bu kadar mı insanlığına aykırı?
Herkes dilediği gibi karar verebiliyorken, dilediği gibi yüzsüz dilediği gibi alçak olabiliyorken, bizler belki de masum olanlar belki de en salak olanlar hep kötü giden şeyleri iyiye çevirmek için çabalıyoruz.Filmin sonu hep kötü. Hiç bir senaryoda bize iyi rol gelmemiş.
Her şey kafasına göre devam ederken ben oturuyorum.Senaryoyu en baştan yazmaya kalkışıyorum. Yazıyorum yazıyorum yazıyorum silip en baştan başlıyorum.Karakterleri yeniden seçiyorum.Sonu yeniden yazıyorum. Ama her seferine başa dönüyorum.Çünkü bu lanet olası dünya bana bir düzgün şans daha vermiyor tıpkı doğduğumda yaptığı gibi....
Ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun... İstemek de güzel. Sevmek de güzel... Seni yaşamak da güzel...
Bir oyun düşledik, tıpkı aynalardan ve duvarlardan örülmüş dünyalarından kaçmaya çalışan diğer hayalperestler gibi başka hayatları arzuladık. Sandık ki, çocuklar çiçeklerin arasında oyunlar oynarken, bir sincap çaldığı bir cevizi yuvasına taşırken, bir geyik ürkek bakışlarıyla etrafı kolaçan edip çocuklarına yol açarken, bir kedi doğanın tüm kanunları alt üst edip hiçbir kalıba sığmazken, yeni açan tomurcuklar ortaya çıkarken, biz seninle dans edecektik. Güzel olmayan sesimizle, ritmi yakalayamayan kulağımızla, en çirkin halimizle söyleyecektik şarkılarımızı. Çünkü korkmayacaktık, hissederek söyleyecektik, yaşayacaktık her bir harfi her bir kelimeyi… En içten ve en samimi şekliyle haykıracaktık birbirimize aşkımızı…
Ey insanoğlu ne oldu da haykırmaya izin vermedin kimselere?
Ey insanoğlu ne yaptı sevenler sana?
Ey insanoğlu bu masum ve sadece yaşayan çocuklardan ne istedin de öldürdün onlar oyun oynadıkları misketin adıyla yapılan bombaları kullanarak?
Ey insanoğlu varlığının nedenini maddede yerin altında, uzayda ararken kendi içindeki dipsiz boşluğa bakıp bir ışık tutmayı neden denemezsin?
Neden itiraf edemezsin ey insanoğlu aşkını,sevgini?
Gözlerine bakıp seni seviyorum demek çok mu zordur ey insanoğlu?
Oyunlar oynamak, şen ve neşeli olmak bu kadar mı insanlığına aykırı?
Herkes dilediği gibi karar verebiliyorken, dilediği gibi yüzsüz dilediği gibi alçak olabiliyorken, bizler belki de masum olanlar belki de en salak olanlar hep kötü giden şeyleri iyiye çevirmek için çabalıyoruz.Filmin sonu hep kötü. Hiç bir senaryoda bize iyi rol gelmemiş.
Her şey kafasına göre devam ederken ben oturuyorum.Senaryoyu en baştan yazmaya kalkışıyorum. Yazıyorum yazıyorum yazıyorum silip en baştan başlıyorum.Karakterleri yeniden seçiyorum.Sonu yeniden yazıyorum. Ama her seferine başa dönüyorum.Çünkü bu lanet olası dünya bana bir düzgün şans daha vermiyor tıpkı doğduğumda yaptığı gibi....
Ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun... İstemek de güzel. Sevmek de güzel... Seni yaşamak da güzel...
Yorumlar
Yorum Gönder