Bir Veda Mektubu

Açık yüreklilikle dile getirmeliyim. Birbirimizle büyürken ve birbirimize ayna olurken başka kimsemiz olmadı. Ne yol gösterenimiz ne sevenemiz. Olduysa da kimse bize fark ettirmedi. Biz ise çilehane denilen bu yaşantıdan keyif alarak acıyı ve mutluluğu hep çiftiyle yaşamaya çabaladık. Düştük kalktık, kalktık, bilerek ve isteyerek gene düştük. Mantığımız genelde hiçci gelirken, bazen komünist bazen anarşist oldu. Hep su gibi duygularımızın akıp gitmesine izin verdik. İstedik ki birini severek aşka ulaşalım. Birine aşık değil, somutta sınırlamak değil, soyutta anlamlaşmak, cisimleşmek, bütünleşmek istedik. sevdiğimizle beraber AŞK'ın ta kendisi olmak istedik. Bir araç belki de.. Tüm dürüstlüğümüzle... Ama hayat savurdu bizi. Bu devirde sürekli okuyarak filozof gibi varoluşu sorgulayarak ve severek severek severek yaşam inan zor... Kıskançlığı özel mülk deyip reddetmeye çabaladık. Ama hep sevdiklerimiz ya bize fazlasınız dedi, ya mutluluğu hak ediyorsun dedi ama ben veremem dedi, ya aile dedi, ya din dedi, ya para dedi. Kısacasaı kimimiz din farklılığından, kimimiz parasaldan v.b. hep ayrı bırakıldık. Zaten dayatılan sistemin, bize öğretilen her şeyin yanlışlığına direnmeye çabalarken elinden tutmak ve güç almak ve onunla özgürleşmek istediğimiz kişilerin mücadele etmemesinden, kaçmasından, kandırılmasından yada bizim anlamayışımızdan yada korkmamızdan ya da paranoyaklaşmamızdan olsa gerek hep üzüldük bu işin sonunda. Hep emek harcadık karşılıksız. İnan gene harcarız. Ama insan emeğe saygısızlığı gördükçe katılaşıyor. Yüreği taşlaşıyor be güzelim!

Öyle veya böyle... Hayatımın varolduğu günden bugüne hep bir arayışta oldum. Aydınlanıncaya kadar da sanırım bu arayış devam edecek. Keşke standartları yaşayabilecek bir insan olabilseymişim. O zaman belki mutlu olurdum. Ama bir kandırmacadan öteye geçemezdi sanırım. Seninle gerçeği bulmak ve sevgi ve aşkı yaşamayı istedim o kadar. Uzattım sanırım, tadını kaçırdım. Ama ne de Ulrike Meinhof'un dediği gibi "kendimi üzmektense başklarını üzerim"i yapamadım. Seni üzmemek adına kendimi üzdüm. Oysa ki yanılmışım seni de üzmüşüm.

Hz.Mevlana "Unutma, sır gibi seversen eğer muradın gerçekleşir. Çünkü tohum toprağa gizlenirse yeşerir." demiş. Seni sır gibi sevemedim. Biliyor musun? Bana hayatımda "SENİ SEVİYORUM" diyen ilk ve son kişisin. Belki o yüzden sır gibi sevemedim seni. Kalbim öyle atınca paylaşayım istedim. Bilemedim. Affet beni.

Bana, o güzel ve kaybolduğum gözlerine bakıp son kez elveda deme fırsatı vermeyeceksin biliyorum. İsterdim demeyi... Aklımı nereye gidersem oraya götürdüğümün bilincindeyim. Lakin, terk etmek ve dünyayı gezmenin vakti geldi. Yaşamı ve hayatı başka gözlerden de görmeliyim.

Ayrılığa, birlikteliğe iyice alıştım. Aşkın devrimsiz, devrimin aşksız olamayacağını biliyorum. Aşkı yaşamayan devrimi nasıl yapsın zaten! Çünkü bir kişi için dünyaları değiştirmek isteyen milyonlar için neler yapmaz ki!

Senin sayende devrimci bir enerjim oldu her alanımda. Yeniliklere ve köklü değişimlere, hayata ve insana olan inancım her gün ama her gün arttı! Senin sayende yazdığım yüzlerce mektup kitap haline geldi. İnsanlar bir sevginin ve aşkın yaşamasının ne demek olduğunu görmeye başladılar. Umarım sevgi öldü, aşk bitti sözcükleri bir gün bu yeryüzünden silinir ve herkes aşk ve devrim için mücadele eder.

Nerede olursam olayım, kaç yaşına kadar yaşarsam yaşayım ki çok yaşamam, seni hep seveceğim! Sana olan sevgim hiç ölmedi ölmeyecek bunu bil...!

Kendine çok çok iyi davran... Bırak duyguların su gibi olsun! Umarım çok çok mutlu ve zamanı geldiğinde acı dolu olursun ve hayatı yakalarsın! Kal sağlıacakla...

Elveda...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsveç Aylığı: Ocak

Derbentçilik

Şelteoğulları (Baba Tarafı Soyağacı)