REPLİKLER
Uzun bir aradan sonra yazıyorum.
Çok uzak kaldım her şeye. Soran herkese verdiğim cevap hep aynı: iş...
Patronlara, yöneticilere, müdürlere
kurulmaması gereken yedi cümle... İş hayatında etkili iletişim, müşteri
kazanma teknikleri, yukarıya tırmanma yöntemleri, pazarlama stratejileri,
müşteri şikayetleri, çelik seçimi, uygun ısıl işlem, toplantı gündemi,
sözleşme, eksik fatura... Teorinin arttığını görmek insanı bir kez daha
öldürmüyor mu acaba?
Otel banyosuna ne zaman girsem
Tyler benimle konuşur. Her otel bir replik barındırıyor. O konuştukça ben
güldüm. Önce “Kendini geliştirmek mastürbasyondur, kendini yok etmek ise asıl
soruların cevabı…” dedi, ben yine güldüm, o da “Gülüşünde iğrenç bir çaresizlik
var.” Dedi. Sustum. Gittim yattım, ama yan odadan ağlayan koca adamın, koca
diyorum başka kimse böyle ağlayamaz, zırlaması yüzünden yatamadım. Duvara sessi
ol diye vurdum. Kapım çaldı. Açtım. Korkarak açtım. Karşıma devasa bir adam
çıktı. Koca adam “Anlayış için anlamak gerekir” dedi. Çığlık çığlığa boynuma
dolanıp ağlamaya başladı. Adı Barton’muş. Sigortacı. Şizofrenik karakteri
oynamanın tam vaktidir.
“Mutsuzluk arttıkça teorik hayat
artar, teorik hayat arttıkça yabancılaşma artar, yabancılaşma arttıkça hiçlik
artar.”
Teori arttıkça haliyle pratik yok
oluyor. Pratik yok oldukça çelişki derinleşiyor. Derken gelsin iş gezisi,
gitsin müşteri ziyareti... Ahbap’ı
düşlerken Donnie’ye göz kırpıp Mr.Mojo Rising’in sesini yükseltiyorum.
Gözlerimin önünde sağ omzumun üzerinde Raoul Duke, sol omzumun üzerinde Dr.
Gonzo... Kime inanmalı? Arabayı sürmeye devam ediyoruz. Bir uçuş daha, Konya’ya
varıyor, hacı amcaların gece alkol sonrası Natalia’ya Alis’e gidiş gelişleri
arasında mideniz de kalkıp iniyor inceden inceden. Yazıp yazıp duruyordum.
Bıraktım yazmayı. Çünkü bir gün Burgess kulağıma eğildi ve dedi ki: “Tüm
hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı
yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç
kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiç bir şey yapmıyorum...” ve
ben de öylece bıraktım. Hava karardı, otele gidip sözde mutlu olmaya devam
edebilirim. Paramı veren şirketim için bu kez ben düdük çalacağım. Normalde bir
iki nota hariç ses benden çıkıyor ya, hay aksi bu kez ben çalıyorum!
Cannibal Holocaust ne diyordu: “Bunu
sevenler belki bunu da sever". Yoo dostum hayır, ben bu hayatı sevmiyor
gibiyim hani, bazı bazı... Bütün işin ana fikri iş yerinizi yakın, evlenmeyin,
para harcamayın doğa bize yeter be yavrum olan hayat felsefemden pratik olarak
uzaklaşıp teorikte mükemmele yakınsıyor olmam beni Jim Jarmusch’a gönderme
yapmaya zorluyor: “Annem, Amerika’nın koca bir kazan olduğunu söylerdi. Çünkü
onu kaynattığın zaman tüm pislik üste çıkar, derdi.” Ah annem, bilmez misin?
Hiç mi duymadın ”Şeytanın yapmış olduğu en büyük hile, tüm dünyaya yaşamadığına
inandırmaktır”.
Kış geldi. İş çıkışı. Pratik –
teorik... Sokak bomboş, yağmur yağıyor. Aydınlatma lambaları ve mazgallar ve
hatta bu karanlıkta, bu çöp konteynerlerinin arasında, böyle bir sessizliğin
içinde ölümün lafı mı olur, diye içinden geçiriyor.
Aydın Şelte
28.10.2013
Yorumlar
Yorum Gönder