IŞK

Bir eşkıya beslerken içimizde, umudu büyütmeye çalıştık. Bir filmdeydi, güzel bir
replikti. “İnsanın bir türlü vazgeçemediği illüzyondur umut. En büyük güç ve en
büyük zayıflık kaynağımız olan şey...” O eşkıyayı bulup da çıkaramadık yüzeye.
Bulduk korktuk. Eşkıya kötü öğretildi
bizlere ya, bulsak da çıkaramadık korktuk.
Oysaki kimse bilmez eşkıya kelimesinin kökeni ışktır. Işk ise Sümer
dilinde sarmaşık manasına gelir, nitekim aşk kelimesi de bu kelimeden
türemiştir. Eşkıya olmak karmaşıktır. Aşktır, ta kendisidir hayatın. Ne demişti
şair:
Çapraz
fişekliklere mermi diye sürerdim yalnızlığımı.
Sonra da bir dağ
başının pusatında,
Sisin gümüşten
yatağına çekerdim, geri kalanımı.
Meğer teslim
etmişim dürbünlerin uzağı yüreğimi.
İki çıplak silah
gibi üzerime çevrilen,
Bakışını ağzına
sürmüş gözlerine.”
Gariptir, bizim
memlekette eşkıyayı soyduğu bile ihbar etmez, ele vermez. Belki
korktuğundandır, belki de, kendisinin yapamadıklarını yapandır. En yücededir eşkıya, dağlardadır. İsyan etmiştir. Bu toprakların ceberrut devlet babasına kafa tutmuştur. Aşıktır. Türkü yakar. Umudu, şimdiye taşımaya çalışır. Savaşır.
Bundandır belki de hayranlıkları...
Ölümden
korkmamayı, yaşamayı, yaşatmayı, bu çarklar arasında ezilip gitmemeyi.
Öğütülmemeyi simgeler eşkıya... İşkence de olsa umut etmeyi gösterir. Halk
denizinde dolaşan balıklardır eşkıyalar. Dağlardaki, özgür tavşan olmayı
seçmişlerdir. Zorbalığa karşı yürümenin anlamını,
yoldaşça kenetlenmenin tadını ve bir amaç için bedel ödemenin değerini bilmektir. Umut etmektir. Yalnızlığın
tutsaklıkta dahi yenilmesidir eşkıyalık.
Eşkıya filminde ne demişti Baran, Cumali’ye:
"Korkma!
Sadece toprağa
gideceksin;
Sonra toprak
olacaksın,
Sonra sularla
birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin,
Oradan özüne
ulaşacaksın,
Çiçeğin özüne
bir arı konacak.
Belki
Belki o arı ben
olacağım."
Aydın Şelte
30.01.2014
Yorumlar
Yorum Gönder