IŞK

Umut bazen işkencedir. Bazense geleceğe doğru bugünü ören bir tüneldir. Hem geleceğe atılan bir adımdır hem de bugünümüzün yaşam kaynağıdır. Umut ki,  savaşta,  bin yıllarca, erleri düşmanın önüne koşturandır, ya ölüm sonrası için umutlar ya da hayata yeniden dönüş umutlarıdır. Umut insana kök saldırandır. Yaşam emridir. Olacakların istenilen gibi olmasını istemekti belki. Sadece istemekti belki, hayal etmek ya da boş bir tembelliktir sadece umut. Belki insanın hayat okyanusundaki şiddetli fırtınalardan korunacağı bir limandı umut. Can simidiydi. Belki de başlı başına bir çelişkiydi umut, ne onunla nede onsuz..
Bir eşkıya beslerken içimizde, umudu büyütmeye çalıştık. Bir filmdeydi, güzel bir replikti. “İnsanın bir türlü vazgeçemediği illüzyondur umut. En büyük güç ve en büyük zayıflık kaynağımız olan şey...” O eşkıyayı bulup da çıkaramadık yüzeye. Bulduk korktuk.  Eşkıya kötü öğretildi bizlere ya, bulsak da çıkaramadık korktuk.  Oysaki kimse bilmez eşkıya kelimesinin kökeni ışktır. Işk ise Sümer dilinde sarmaşık manasına gelir, nitekim aşk kelimesi de bu kelimeden türemiştir. Eşkıya olmak karmaşıktır. Aşktır, ta kendisidir hayatın. Ne demişti şair:

“Ahh koruyabilseydim böylesi zamanlar için eşkıyalığımı,
Çapraz fişekliklere mermi diye sürerdim yalnızlığımı.
Sonra da bir dağ başının pusatında,
Sisin gümüşten yatağına çekerdim, geri kalanımı.
Meğer teslim etmişim dürbünlerin uzağı yüreğimi.
İki çıplak silah gibi üzerime çevrilen,
Bakışını ağzına sürmüş gözlerine.”

Gariptir, bizim memlekette eşkıyayı soyduğu bile ihbar etmez, ele vermez. Belki korktuğundandır, belki de, kendisinin yapamadıklarını yapandır. En yücededir eşkıya, dağlardadır. İsyan etmiştir. Bu toprakların ceberrut devlet babasına kafa tutmuştur. Aşıktır. Türkü yakar. Umudu, şimdiye taşımaya çalışır. Savaşır. Bundandır belki de hayranlıkları...

Ölümden korkmamayı, yaşamayı, yaşatmayı, bu çarklar arasında ezilip gitmemeyi. Öğütülmemeyi simgeler eşkıya... İşkence de olsa umut etmeyi gösterir. Halk denizinde dolaşan balıklardır eşkıyalar. Dağlardaki, özgür tavşan olmayı seçmişlerdir.  Zorbalığa karşı yürümenin anlamını, yoldaşça kenetlenmenin tadını ve bir amaç için bedel ödemenin değerini bilmektir. Umut etmektir. Yalnızlığın tutsaklıkta dahi yenilmesidir eşkıyalık.

Eşkıya filminde ne demişti Baran, Cumali’ye:

"Korkma!
Sadece toprağa gideceksin;
Sonra toprak olacaksın,
Sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin,
Oradan özüne ulaşacaksın,
Çiçeğin özüne bir arı konacak.
Belki
Belki o arı ben olacağım."
Aydın Şelte

30.01.2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsveç Aylığı: Ocak

Derbentçilik

Şelteoğulları (Baba Tarafı Soyağacı)