Peki Ya Sonra?
Çok çok uzun zaman önce, tüm yapıların ve herkesin üzerine altın
sarısı parlarken, belki aslında sadece biz çocukken, en kolay hayal akıp
gitmekti. Sonra hayat yarıya varınca bir zorlaştı. Bütün yıllara rağmen, artık
açılmış kulaklarına rağmen, açık gözlerine rağmen, sen o gün gelip artık
temizleyelim her şeyi ve geçmişi dediğinde bile şaşkınlığı kıramadık. Geçmişti
yıllar. Her kim bir yılı üç yüz altmış beş gün ilan ettiyse, her kim bir yılı
on iki aya, bir ayı dört haftaya bölecek basit matematikle dünyalarımızı
sınırlandırdıysa, aynı kişiler bizi daha da küçültmek için yirmi dört saate,
altmış dakikaya, altmış saniyeye ve daha da küçüğüne hapsetmek için bir an bile
duraksamamışlardı.
Ama asıl ilginç olan, senin nasıl olup da tüm zamanların ötesinde
ve mekanların ışında durup benim kanımı emdiğindi. Belki de beni nasıl
zehirlediğindi. Belki de beni nasıl büyülediğindi. Bakışlarınla, duruşunla, gösterdiğin gelecekle, varlığınla,
yokluğunla… Aşkın ta kendisine bürünmüş ruhunla…
Sonrası yoktu. Zaman geçerken, sen ve ben gerçekten duruyorduk. O
yüzden sonrası yoktu. Fakat soruyordun işte, ya sonra diye. 'Şimdi’ye daha anlamını
verememişken ben, geçmişi bitirememişken ben, sonra diyordun sen.
“Sonra ne oldu?” “Peki, ya sonra?”...
Ah sabretsen azıcık. Biraz sabretsen. Yine kelimeler ağzıma
tıkıldı. Konuşamayınca ben. İşte sonra daha çok konuşuyorum. Sen gözlerinle
çığlık atarken, onları dahi görmezden gelebilmek için daha da çok konuşuyorum.
Sonra ya, evet sonra temelli susuyorum. Çok gülüyorum, çok konuşuyorum. Ama aslında
temelli susuyorum. Biz neyiz diye soruyorum? Sahi neydik biz? Sadece insan…
Sadece insandık evet. İçimden yine kocaman bir “vay be” diyorum. Bütün hevesim
kursağımda kalıyor. Sadece insandık fazlası değildik. Neydi ki başka insanı
bizden üstün yapan o halde? Zamanı durduran ve içinden geçmemizi sağlayan
aşkımız ne olabilirdi peki? Sadece bir insandık. İki insandık ama birdik. O da
mı değildik yoksa? Sadece bir köpek gibi değil mi? Siyah bir köpek mi, renkli
bir köpek mi? Kim koyuyordu ki sıfatları? Neye göre siyahtı? Beyaza mı? Beyaz
temiz miydi ki?
Şu hayatta öğrendiğim tek bir şey beklememek gerektiği. Dokunabileceğin anda hayata dokunman
gerektiği. Söyleyebildiğin anda söylemen gerektiği. Görebileceğin kadar yeri
görüp, ama bir turist gibi değil, bir seyyah gibi; tanıyabileceğin kadar insan
tanıman gerektiği, ama tanıdık olmak için değil, Şems olmak için;
üzülebileceğin kadar üzül, ama yok olmak için değil, yaşatmak için;
gülebileceğin kadar gül, ama kahkaha için değil, direnmek için…
Peki ya sonra?
bilmek istersen nedir
muhabbet
balasını çok seven
anadan sor
kolay mı bunca
zahmeti çekmek
onu kadir bilen
baladan sor
yarasa ne bilir ışığı
duacı, semaların olur
aşığı
bülbül gülün,ceylan
çölün aşığı
nice baharları
kuğudan sor
ah göremem çark-ı ilahidir
bütün işleri gizli
saklıdır
nice yarım hayatlar
şahittir
sebebini çark-ı
hüda'dan sor
Yorumlar
Yorum Gönder