Derbentçilik
Küpe
2025’e bir kala, konuya en uzak yerden gireceğim: Soyadımdan, Şelte’den… Etimolojik bir gezi ile başlayıp biraz politik ekonomiye bulandıracak ve geleceği öngörmeye çalışacağım. Biraz komplo kokacak, yer yer zorlayacak; ancak sakince mantığa yerleşmeye başlayacak. Şelte, bugünkü anlamıyla “şilte”nin Türkçeye geçmiş hali. Kökeni Farsça olan bu sözcüğün daha geçmişinde ise Hint-Avrupalılık yatıyor. Farsça olduğu iddia edilse de kökeni için gösterilen “çilta, çihil” terimleri, çok katlı battaniye ve ondan yapılmış asker giysisi, zırh anlamına geliyor. Bu durum, sözcüğün Türkçe kökenli olma olasılığını oldukça güçlendiriyor [1]. Nitekim “zorlama” bir akıl yürütme ile bir savaşçının üzerine örttüğü küpesinden (evet, eski Türkçe küpe zırhtır) yalınca bir katmanlı örtüye dönüşmüş olması açıklanabilir. Sırasıyla şu anlamlara evrilmiş:- Çilta: Bir çeşit zırh
- Türkçeye “şilte” olarak ve kılıflı minder anlamıyla
- Kürtçeye “şelte” yatak örtüsü anlamıyla
- İngilizceye, Ön-Hint-Avrupa dilindeki skel (yarmak) sözcüğünden “shield” yani kalkan olarak geçmiş
- Gürcüceye “şalita” yani koruma, örtme anlamıyla geçerken
- Lehçeye (Polonya) “şalas” yani kulübe olarak evrilmiş
Soyumla örtüşen bir yolculuk: Aktau’dan Dağıstan’a, Gürcistan’dan Kars-Azerbaycan’a, Harput’tan Erzincan’a, Konya’dan Bolu’ya korucu, demirci, derbentçi, demiryolcu… İş bu, işbu…
Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye koşulsuz (!) geri verilmesi ve Ecevit’in Kuzey Irak’a ABD işgaline karşı olduğu bir ortamda AKP iktidarıyla tanıştık. O günden bugüne, ana eksen değişmeksizin dalgalı yıllar geçti. Bu dalgaların en dibini hep ücretli çalışanlar ve emekçiler gördü. Bunu yalnızca ben söylemiyorum; AKP’nin yönetimde olduğu şu yirmi iki yıldaki sayılar söylüyor:
Türkiye'nin önde gelen holdingleri olan Koç Holding, Sabancı Holding, Eczacıbaşı Holding ve Doğuş Holding'in son 20 yıldaki karlılık performanslarına dair detaylı veriler, her holdingin yıllık faaliyet raporlarında ve finansal tablolarında yer almaktadır. Bu raporlar, genellikle holdinglerin resmi web sitelerinde yatırımcı ilişkileri bölümlerinde yayımlanır.
Koç Holding: Türkiye'nin en büyük şirketler topluluğudur ve enerji, otomotiv, dayanıklı tüketim ve finans gibi sektörlerde faaliyet göstermektedir. 2022 yılında, Koç Holding net dönem kârını %359 artırmıştır [2].
Sabancı Holding: Bankacılık, enerji, çimento ve perakende gibi sektörlerde faaliyet göstermektedir. Yalnızca 2022 yılında, Sabancı Holding net dönem kârını %264 artırmıştır [3].
Eczacıbaşı Holding: Sağlık, yapı ürünleri ve tüketim ürünleri sektörlerinde faaliyet göstermektedir. 2022 yılında şirket net kârını %59,97 artırmıştır [4].
Bir başka örnek ise emeğin payında yaşandı. AKP dönemi ve başkanlık rejimi sırasında bölüşüm ilişkilerinde ciddi bir bozulma yaşandı. Başkanlık rejimi öncesinde, millî gelirde emeğin payı %35,3 iken 2022 itibarıyla bu oran %25,2’ye düştü. Aynı dönemde, millî gelirde sermayenin payı %48’den %56,7’ye yükseldi.
AKP döneminde İşsizlik Sigortası Fonu (İSF), adeta bir işveren destek mekanizmasına dönüştü. 2002 yılında toplam 56,9 milyon TL olan İSF giderlerinin 46,8 milyon TL’si işçilere yapılan ödemelere ayrılmış ve kaynakların %82,2’si doğrudan işsizlere aktarılmıştı. Ancak 2022 yılına gelindiğinde, 55,6 milyar TL'lik fon giderlerinin yalnızca 12,3 milyar TL’si işsizlere ayrıldı. İşsizlik sigortası fonu giderlerinin yalnızca %22,1’i işçilere ödenirken, %76,1’i işverenlere aktarıldı. Bu durum, İSF’nin kuruluş amacı ve sosyal devlet anlayışıyla açıkça çelişmektedir.
Liste uzar gider. Konuyla ilgilenenler DİSK-AR raporlarına göz atabilir. Koç veliahdının Devlet Bahçeli’yi ziyaretini de bu bağlamda okumak gerekir.
Küresel Satranç ve Türkiye’nin Rolü
Dünya siyasetinde büyük güçler arasındaki mücadele, yalnızca askeri ya da ekonomik bir yarıştan ibaret değil; aynı zamanda kapsamlı bir strateji satrancı. Bu satranç tahtasında Türkiye'nin yerinin, özellikle son dönemde artan jeopolitik önemiyle daha da belirginleştiğini düşünüyorum ki AKP hükümeti ve sermaye büyümesiyle paralele olarak çok uzun zamandır alt-emperyalist ligde kendisine yer bulmaya çalışıyor.
ABD, İngiltere ve İsrail’in dahil olduğu, varsayımsal bir masada Türkiye’nin kilit bir aktör olarak yer aldığı ve aşağıdaki başlıkların gündeme geldiği iddialarını değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
1. Kıbrıs Meselesi
Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY)'nin NATO üyeliği karşılığında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nin tanınması bir pazarlık unsuru olarak masaya konmuş olabilir [5]. Eğer bu senaryo gerçekleşirse, KKTC'nin önce Türk Cumhuriyetleri, ardından da dünya genelinde tanınması büyük bir diplomatik zafer olarak görülebilir. Suriye’de Rusya limanlarına karşılık ABD’nin Atlantik’ten İsrail’e kadar ördüğü NATO duvarının ortası boşta: GKRY. Türkiye’nin oluru karşılığı KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) içerisinde tanınacağını düşünüyorum. Buna karşı gelmesi olası olan Yunanistan’ın ise adalar ve İsrail’den geçecek hidrokarbon (Gazze karasuları) hatları ile ikna edildiği kanısındayım.2. Kürdistan ve Suriye
Orta Doğu’nun yeniden şekillendirilmesi planlarında, bir Kürdistan devletinin kurulacağı ve Türkiye’nin bu yapının garantörü olacağı iddiaları oldukça dikkat çekici. Bununla birlikte, Halep-İdlib hattında ve Şam çevresinde Türkiye’nin garantörlüğünde kurulacak yeni bir Suriye Arap Devleti, bölgedeki nüfuz savaşlarının yeni bir safhaya taşınacağı anlamına geliyor. Ancak bu tür bir gelişme hem iç hem de dış politikada Türkiye için ciddi riskler barındırıyor. Olası gördüğüm senaryo, Doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz ile ilgilenmesi görevi verilen Almanya’dan bu konunun alınıp Türkiye-İsrail’e devredilmesi ve Almanya’nın Rusya’ya yoğunlaşması. Bahçeli’nin Öcalan hamlesi de bu bağlamda değerlendiriliyor zaten. Hendek Olayları sırasında ‘temizlenen’ içerisi ve daha sonrası geriletilen sınır dışı hattan sonra DEM Parti’nin yerlileştirilmesi ve millileştirilmesi ile karşı karşıyayız ki son yapılan İmralı ziyareti sürecin o yönde evrildiğini gösteriyor.3. İran ve Azerbaycan
Bir sonraki adımın, Yemen’den hemen sonra, İran’ın parçalanması ve Güney Azerbaycan’ın Azerbaycan’a bağlanması olacağını düşünüyorum. Azerbaycan’ın İsrail ile olan ilişkileri, İran Cumhurbaşkanı’nın helikopterinin Azerbaycan’da düşmesi ve peşi sıra göreve gelen Pezeşkiyan’ın ilk sözünün “Ben Türk’üm” olması… Doğu Kürdistan’ın Irak’ın kuzeyine federasyon kapsamında entegrasyonu ise Orta Doğu'daki Kürt varlığını yeni bir çerçeveye oturtabilir. Bu senaryolar, İran'ın zayıflatılması stratejisinin bir parçası olarak görülebilir.
4. Yemen ve Ortadoğu
Yemen’de Husiler’in etkisiz hale getirilmesi ve buradaki güç boşluğunun Batı yanlısı aktörlerle doldurulması, bölgedeki enerji nakil hatlarının güvenliği açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden çıkarılacak petrolün İsrail üzerinden Avrupa’ya taşınması, İsrail'in enerji koridorunda merkezi bir aktör haline gelmesini sağlayabilir.
5. Rusya ve Ukrayna
Rusya’nın Ukrayna’nın doğusu ve Kırım üzerindeki ilhakının kabulü karşılığında Şam’a verdiği desteği çekmesi, bölgedeki dengeleri sarsabilecek bir diğer gelişme diye değerlendirecekken Rusya bunu yaptı. Şimdilik tam kestiremediğim konu Rusya’nın masada başka ne kazandığı ve gelecek hamlesinin ne olacağı...
6. Küresel Dengeler ve Çin
Batı’nın uzun vadeli hedefinin Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ni dengelemek olduğu açık. Bu bağlamda, Türkiye'nin ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) bu sürece destek vermesi hem ekonomik hem de stratejik olarak bir kazan-kazan durumu yaratabilir. Türkiye'nin tarihsel olarak Slavlar, Ruslar ve Çin’e karşı pozisyonlanması, Batı’nın bu stratejisini destekler nitelikte.
Tüm bu savlar, Batı’nın küresel stratejik üstünlük sağlama planlarının parçalarıdır. İran ve Suriye’nin parçalanması, Rusya’nın etkisinin kırılması ve Çin’in dengelenmesi, bu büyük oyunun hedefleri arasında görünüyor. Hindistan’ın süreç içerisinde taraf değiştirme potansiyeli, Güney Kore’de devam eden stratejik hamleler (darbe girişimi) ve enerji kaynaklarının kontrolü, bu planın tamamlayıcı unsurları olarak öne çıkıyor.
Bu sürecin, çok hızlı ilerleyeceği kanısındayım çünkü proleterleşen bir “orta sınıf” var ve bu orta sınıf, bizim deyimimizle akyakalılar, daha iyi bir yaşamı, daha iyi şartları devrimci bir bağlamda olmasa da sorguluyor ve hoşnutsuzluk giderek artıyor.
Türkiye’nin bu satrançta nasıl bir hamle yapacağı, yalnızca bölgeyi değil, küresel dengeleri de ciddi anlamda etkileyecektir. Görünen o ki, Türkler olarak en iyi bildiğimiz işe gönüllü oluyoruz: Koruculuk, derbentlik, alplik… Çok kutuplu dünyanın tam ortasında Duha Koca Oğlu Deli Dumrullar olarak. Yakın bir gelecekte ise yüzyıllardır istenmediği bu coğrafyada kendisini de bekleyen tekerrür blöfünü görüp restini saklı tutmak kaydıyla…
Mutlu yıllar!
[1] Arslanoğlu, Kaan & Arslanoglu, Ilknur. (2023). DICTIONARY OF TURKISH ROOTS IN WESTERN LANGUAGES Full English Version. 10.13140/RG.2.2.21417.98400.
[2] https://www.capital.com.tr/is-dunyasi/arastirmalar/kalici-begeni-sirlari
[3] https://www.capital.com.tr/is-dunyasi/arastirmalar/kalici-begeni-sirlari
[4] https://www.eczacibasi.com.tr/yatirimci-iliskileri/yatirim-holding/finansal-bilgiler
[5] https://mehmetaliguller.com/2024/11/28/masadaki-uc-konu/
Yorumlar
Yorum Gönder