GÖZLERİNİN ŞEHRİ

Biliyorum bu şehirde değilsin sen. Bense gözlerinin şehrindeyim, kalbinin kapısında bekliyorum. Her atışta açılan bir kapı aralığını yakalamaya çalışıyorum. Sensizliğin sokaklarında geziniyorum. Sokaklarda sensiz geziyorum. Biliyorum bu şehirde değilsin sen.

Hüznün ve tesellinin tekliği ve tekilliği üzerine seni konumlandırarak gardımı tekrar alıyorum. Savunuyorum kendimi ama neye karşı sensizken? Hüzünlü gönlümün belki de misafirisin. Bilirim, gönül dertlerin nehridir. Bilirim, nehir olup akan içine akıttığın göz yaşlarıdır. Sel olup almıştır tüm sokaklarını bu sensizlik ve sessizlik şehrinin. Gözlerinin şehrindeyim, ama biliyorum bu şehirde değilsin sen.

Anları konfeti yağmuruna tutmaya çalışıyorum. Aynı zamanda da  sözcüklerin içini deşip, deşerken de kendi  içimi deşiyorum.  Yağmur olup sözcükler dökülüyor. Geç kalmış ve geç yağmış yağmur ile doluyor şehrin bütün sarnıçları. Bütün avlular su ile taşıyor. Yırtıcı bir bıçak gibi soğuğa kesiyorum. Üşüyorum. Kızıyorsun biliyorum ve sen kızdıkça boğuluyorum gözlerinin şehrinde. Boğuluyorum kendi hıçkırıklarımla. Çünkü biliyorum bu şehirde değilsin sen. Üşüyorum. Gözlerinin çukuruna saklansam. O saçlarına sığınsam, gömsen beni aklının ve kalbinin en derinliklerine. Bir güvercin kalksa gözlerinden, seni bana taşısa ya...



“kızma nar tanem
kızma, senin suçun değil ki
güvercinleri çok sevdik biz
ve o kör olası güvercinler yaramadı bize”


Sevdaya düşenin en iyi yoldaşı olurmuş sessizlik. Gözlerinin şehrinde, sığındığım gözlerinde hıçkırıklarım tren sesine karışıp giderken hasretim raylara takılı kalır. Gözyaşı dolmuş bezlerin, hüznün çiçekleri için besin olurlar. Hüzün kokar tüm hücrelerin. Ben, gözlerinin şehrinde gezerken, biliyorum bu şehirde değilsin sen.

Gözlerinden bakarken dünyaya, masumiyetini yitirirken tüm çocuklar, büyük bedenleri dolduramayan yaşanamamış çocukluklar, küçük bedenlere sığmayan sorumluklar, Haliç'te zincire vurulmuş bir gemi, Beylerbeyi'nde başıboş özgür bir sandal, yemek için özgürlüğünü teslim eden ürkek bir güvercin, her dilde her renkte isyan eden onca ölüm onca hüzün arasındaki bir sebep...

Biliyorum bu şehirde değilsin sen.
 Aydın Şelte

15.06.2014


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsveç Aylığı: Ocak

Derbentçilik

Şelteoğulları (Baba Tarafı Soyağacı)