Islık Çalın Lütfen

Uzun süre yazmamanın kötü yanı şu: demek ki bir şeyler birikiyor. Biriken şeylerin ne kadarının acı olduğu, ne kadarının mutluluk olduğu düşündürücü…. Her ikisi de olmalı elbette. Hayat acı çekmeden veya mutlu olmadan, salt biri birisine üstün olduğunda güzel olabilir mi ki?

Son birkaç ay özellikle hissiyatsız yalnızlığın ve yanlış yapmamın tatsızlığının iyice tavan yaptığı birkaç ay. Neredeyim, ben kimim, nereye gidiyorum soruları zamanın ve mekânın iyice birbirinden kopuk ve boyutsuz bir izdüşümü gibi adeta.  Dinle diyebileceğim dostlarımın, beni sevdiğim üzerinden yaraladığı yıllar geçirdim. Sadece benim sevgimden sevdiğimi sevmeleri gereken ailemin ilkel sahiplenme güdüsü ile nelere kadir olduklarını veya güveni kırılan özellikle niyet okuyan bir insan ise ne noktalara problemleri taşıyabileceğini işte bu son birkaç ayda öğrendim.

Tabi bu arada büyük bir kesim izlerken çocukların rahatça öldürebildiğini, “büyük bir amaç” için çocukların gözden çıkarılabileceğini de bu süreçte öğrendim. Kafayı çevirmenin dayanılmaz hafifliği en küçük birimime ufak ufak ama şiddetli elektrik verirken, ben gözyaşlarımdan meydana gelen gölde boğulmaya çabaladım. Olmadı.

Bilirim yalnızlık gittiğin yoldan gelir. Dostluklar zor kurulur. Sevgi emek gerektirir. Ama bilirim, bilirim çekip gidemediğimdendir yalnızlık.

Nerede olduğum önemsizcesine yalnızlığa gidiyorum. Gün ben gün, an be an soğuyorum. Yazmak istemiyorum böylesine umutsuzca ifadeler, oysaki dağlarda umut taşıyan tavşanlar olmaktı tüm hayalim. Cesaretimin bittiği, korkunun beni terk ettiği, gözyaşlarımın kuruduğu, acımanın kavrulduğu bir beden artık benimkisi…  Konuşmuyorlar kimseyle. Duymuyorlar kimseyi. Dilsizler…
Bir milyon baloncuk hayalleri ile bir arada olan koca çevrem nerede artık? Birbiri ile insan olmanın ötesinde sıkıntı yaşayan insancıklar olarak ne kadar daha yaşayabiliriz ki? Diyorum kendime sürekli son diyorum. Ve ama yine biliyorum ki ozanların diyarıdır burası. Ve biliyorum ki, ozanların diyarında pirler son bulmaz.


Sözlere dayanamıyorum artık. Sessizliği de sevmiyorum. Islıkla bir şeyler çalın lütfen. Bir şeyler çalın lütfen.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsveç Aylığı: Ocak

Derbentçilik

Şelteoğulları (Baba Tarafı Soyağacı)