İsveç Aylığı: Ağustos

İsveç’te yaşamaktan vazgeçmeniz için biranızı istediğiniz zaman alamamanız,
devletteki her işin ağır sürmesi, gizli ırkçılık, acıktığınız zaman çıkıp
dışarı bir bakkal, market bulamamak, her şeyin zamanı olması, ağır ve çok
miktarda vergi (burada David Ricardo’ya Vergilendirmenin İlkesi kitabı için bir
selam gönderelim) gibi nedenler sıralayabilirsiniz. Fakat inanın İsveç'te
yaşamaktan vazgeçecekseniz en iyi sebep ev sorunsalı olabilir. Hele ki Türkiye
gibi bir sistemden geliyorsanız İsveç emlak sistemi ve bu sistemin sorunları
insanı şoke edebilir. Büyük şehirlerde bu durum zaman zaman neredeyse imkânsız
boyutlara ulaşıyor olsa da, genel olarak her yerde ev bulmak ve kiralamak ciddi
bir sıkıntıdır. Öncelikle şunu belirtelim, burada emlak piyasası devletin
kontrolünde ve siz bir evi satın aldığınızda o size ait olmuyor, sadece
mülkiyet hakkını almış oluyorsunuz. Bu bağlamda, önce kira sistemine bakalım.
Bu sistem iki tip şekilde işliyor. Birinci el kira ve ikinci el kira olarak
adlandırılan bu tiplerde, apartmanlar genellikle bloklar halinde bir şirket
tarafından sahipleniliyor. Bu şirketler (devlet denetiminde) apartmanın genel
bakımı ve benzeri ihtiyaçları idare ediyor ve daireleri kiracılara
kiralıyorlar. Bu kira "birinci el kira" olarak adlandırılıyor. Bir
evi birinci elden kiralayan bir insan eğer isterse evi bir başkasına kiraya
verebiliyor. İşte bu durumda yapılan kira “ikinci el kira” olarak
adlandırılıyor. Birinci el kiradaysanız, evden sözleşmeye aykırı davranmadıkça
en çok iki yıllık sözleşmeler yapılmak kaydıyla çıkarılamazsınız. Eğer ikinci
el kontratınız varsa bu durumda evi size kiralayan kişinin sizi çıkarabilmesi
çok daha kolay, hatta kolay. Burada kira ve oturduğunuz daireyi satın almak
hakkında konuşmak gerekiyor. Bunu da bir örnekle açıklayalım. Evi
kiraladığınızda diyelim ki 5000 SEK (kabaca 500 €) kira bedeliniz var. Evi
satın aldığınızda bu rakamın gideceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Yine
aynı rakamı vermeye devam ediyorsunuz çünkü bu rakam o evin giderleri için
ödenen rakam. Yani ev sahibinin, şirketin veya devletin insafına bağlı kira
vermiyorsunuz. Su, ısınma, evin genel bakımı için bu miktarı veriyorsunuz. Siz
o evde oturmasanız da bu rakam harcanıyor çünkü! Böylelikle o bloğun,
mahallenin, apartmanın ısınması, bakımı homojen bir şekilde
gerçekleştirilebiliyor, bu da tasarruf demek. Bu işlerin idaresi ise blok
yönetimi (förening) ile gerçekleştiriliyor. Bu blokların sahibi olan şirketler
genellikle binaları doğrudan idare etmek yerine bina yönetimini oradan
yaşayanlar arasından seçilen bir gruba devrediyor. Binada yapılacak pek çok şey
için işte bu yönetimin onay vermesi gerekiyor. Bu noktada ek bir bilgi de
verelim, İsveç’te çamaşır makinaları apartmanların bodrum katında veya
mahallerin orta noktalarında bulunur ve ortak kullanılır. Bir evi
kiraladığınızda bu hizmet de beraberinde gelir. Tıpkı kiraladığınız her evde
ocak, fırın ve buzdolabının da kiraya dâhil olarak gelmesi gibi! Kira konusunu
kapatıp satın almaya geçmeden, bir başka konuya daha değinelim. Kira için sıra
beklemek zorundasınız. Evi bulsanız dahi bu sizin hemen geçebileceğiniz
anlamına gelmiyor. Örneğin, o şehirde yaşayan bir insan sizden daha önceliğe sahiptir.
Veyahut yaşlılar giriş katı ve hastaneye yakın bölgelerde, öğrenciler okula
yakın yerlerde sizden önce kiracı olabilme hakkını elde eder. Bu kiracı olmak
için beklemeyi geride bırakmak içinse ev satın alma formülü kullanılabilir.
Birinci el kira sırası bekleyemeyecekseniz, ikinci el kira da eziyet
geliyorsa ve eğer ki kenarda biraz birikmiş paranız da varsa yapabileceğiniz en
mantıklı hareket bir daire veya ev almak olacaktır. Hem bu kira sistemiyle
uğraşmaktan kurtulmuş, hem de ev fiyatları sürekli arttığı için iyi bir yatırım
yapma şansı yakalamış olursunuz. Bu sistem oldukça karışık görünse de size
diyebileceğim yegâne şey, ev alan hiç kimsenin para kaybetmediğidir.
Yatırdığınız parayı İsveç devleti bankalar aracılığı ile işletirken, kesilen
vergilerle beraber yeni iş sahalarına destekler verilmektedir. Kısacası burada
sistem bütünleşiktir ve faizle kazanan bir bankacılık sistemi, bir miktar
faizin de vergilere eklenmesi ile beslenen bir sanayi ve bunun doğurduğu
istihdam, sonunda evden ayrılırsa anaparasını geri alacak ve hatta satıştan
biraz da para kazanabilecek tüketici! Ev satın almak içinse tek ihtiyacınız
olan birikmiş bir para…
Bu bilgilerle sonunda ev aramaya başlamıştım. Bunun için de hem internete
ilan koymuş, hem de daha önceden sıraya girdiğim şirketlerdeki boşluklar için
baskı uygulamaya karar vermiştim.
Yorumlar
Yorum Gönder