
Ekim ayı burada geçişin başladığı ay. Artık sıcağa ve aydınlığa veda etmenin, karanlık, soğuk ve yağışlı günleri karşılamaya hazır olmanın habercisi olan ay Ekim. Nisan ayında dizimde oluşan bir problemden dolayı hastaneden randevu almak istemiştim. O randevunun 4 Aralık 2017 tarihine verildiğinin haberi Ekim ayında geldi. Nisan’da doktora gitmek için ağrı ile koşturmuş, Türkiye’deki ortopedi ve travmatoloji uzmanı yakın bir arkadaşımın uzaktan yardımı ile çoktan kendi kendime düzelmiş ve konuyu unutmuştum. Bu ara başka bir derdim vardı. Dışım ağrıyordu ve bulunduğum yerde devleti bırakın, özel bir dış hekimi de yoktu. Öte yandan devlet güvencesi dışı ne yazık ki karşılamıyordu. Böylece, İsveç sağlık sistemi ile tanışmıştım. Tam bunu derken tanışıklığımız hızla ilerledi ve yine aylık Türkiye (evet, her ay Türkiye’ye gelip gittim ve bu yolculuk kapıdan kapıya on dört saat sürdü) gidiş gelişimi yapmıştım. Öyle hasta olan biri değilimdir. En son ki antibiyotik kullanım tarihimi dahi hatırlamıyorum. Fakat vücudum bir anda düştü. Yoğun bir halsizlik, ateş, kuru öksürük ve beraberinde kusma da geldi. Malum çılgın randevu sistemi ve bilhassa da yaşadığım yerde hastane (
sjukhus) değil, sağlık ocağı (
vårdcentral) olmasından dolayı bir hafta sonraya randevu alabildim. Yapılan testlerde, önce viral enfeksiyon olmadığı söylendi ve sadece öksürük şurubu verildi. Üç gün sonra doktorum beni aradı ve virüse rastlandığını, antibiyotiğimin yazıldığını söyledi. Bir gün sonra da son teşhis konulmuş ve hastaneye çağrılmıştım. Zatürre olmuştum ve bunu bir şekilde tarhana, tavuk suyuna çorba, tahin-pekmez gibi geleneksel yöntemlerle geçirmiştim. Antibiyotik tekrarlamamasına ve tam temizliğine, öksürük şurubu uykusuz gecelerimin sebebi kuru öksürüğü ortadan kaldırmama yardımcı olmuştu.

Burada benden önce bulunmuş birinden alıntı yaparak sağlık sistemini de özetleyelim: "İsveç'te acil olmadığı sürece rahatsızlığınız ne olursa olsun önce sağlık ocağına gidersiniz. Doktor gerekli görürse sizi uzman doktora yönlendirir. Fakat büyük şehirlerde bekleme süreleri oldukça uzun olduğu için kıçı kırık bir röntgen için aylarca beklemeniz gerekebilir. İsveç sağlık sisteminin cortladığı nokta da burasıdır. Uzman hekim sayısının azlığı ve bekleme süreleri... Kanser hastalarının beklerken vefat ettiği çokça medyada yankı bulmuştur.” Buna karşın hastaneler temiz ve teçhizatlar da oldukça yenidir. Bir kereye mahsus ayakta muayene ücreti alınıyor. Dünya kapitalist sistemi her yerde olduğu gibi burada da sistemi delmiş. Fakat yine de Türkiye ile bu açıdan kıyaslayınca ödenen rakamlar devede kulak gibi kalıyor. Üstüne yüksek meblağlarda özel muayene, ilaç konusunda ise devlet sizinle bu ödemeyi paylaşıyor. Kısaca diyebilirim ki, sağlık sistemi toplumcu sağlık sisteminden sosyal demokrat bir sağlık sistemi anlayışına evrilmiş. Bu aradaki açık ise önleyici sağlık sistemi ile doldurulmuş. Bu ne demektir? Sağlıklı olmak, spor yapmak, dengeli beslenmek… II. Dünya Savaşı sonrasında büyük bir gelişme gösteren Avrupa sosyal devletleri
ve özellikle sosyal demokrat model İskandinav Modeli küreselleşme ve neoliberalizm etkisi ile
değişim göstermektedir. İsveç ve Norveç’in uyguladığı sosyal demokrat modelde öncelikle,
ortaya konan sosyal politika ve uygulamalarında tüm vatandaşları için ‘hak’ vurgusunu öne
çıkarması ve her çeşit dışlanmanın önlenmesine yönelik politikaların varlığı dikkat
çekmektedir. Sağlık da bir haktır. Bu nedenle para ile alınıp satılamaz vurgusu su son çeyreğe kadar uygulanagelmiş ne yazık ki düşük meblağ da olsa delinmeye başlamıştır.
Dişime gelince, diş muayenesi de, tedavisi de oldukça pahalıdır İsveç’te. Tekrar uzaktan yardım aldım. Bu kez Münih’te diş hekimi olan kuzenim sayesinde Türkiye’ye bir daha ki gidişime kadar ağrıyı geçirmeyi başardık. Kasım’da tedavimizi Türkiye’de yaptık. Ona da bir sonraki ay devam ederiz. Görüşmek üzere…
Yorumlar
Yorum Gönder