İsveç Aylığı: Nisan

Bu ay, İsveç medeniyeti ve demokrasisin üzerinde yükseldiği bazı gerçekleri
ilk ağızdan öğrenme imkânım oldu. Soy ismi Keskitalo olan bir iş arkadaşıma, soy
isminin İsveççe olup olmadığını sormamla bu gerçeklerin iplik söküğü gibi
dökülmesi bir oldu. Öncelikle size İsveç “ırkını”, sonra halkını anlatmam
gerekiyor. İsveç “ırkı” dediğinizde bahsettiğiniz şey aslında bir Cermen
halkıdır. Öyle ki başka bir Cermen kökenli halk olan şımarık kız kardeş İngilizlerin
ve büyük abla Almanların dilleri arasında bir yerde, Cermen dil ailesine ait
bir dili konuşan Gotlar’dan başkası değiller. Bu Gotlar aynı zamanda Avrupa’yı
çok uzun süre fetheden, birçok halkı öldüren Vikingler’in de atası oluyorlar.
Vikingler konusu ayrı bir konu, ama sadece şunu belirtelim, Vikingler aslında
deniz seferine çıkan savaşçı Gotlar, Norsklar, Danlar gibi Cermen haklarından
oluşuyorlardı ve özellikle İskandinavya’da kuzeyde yaşıyorlardı. Bu fethetme ve
“kendinden başkasını” büyük bir merakla incelerken aşağı görme hali o dönem
için deniz kenarlarında yaşadıklarından dolayı bölgenin yerli halkı Samilere ve
Laponlara (Göçerler) yönelemiyor. Ta ki sanayi devrimi olup İskandinavya’nın iç
bölgelerinde madenlerin işlenebileceği ve tarım arazilerinin kullanılabileceği
öğrenilene kadar. On dokuzuncu yüzyılı bilemiyorum ama okuduğum ve dinlediğim
kadarıyla, parmak ısırılan modern İsveç demokrasisi 1920 - 1980 yılları arasında
İsveç’in gerçek yerli halkı olan Samiler'e ve göçerlere biyolojik soykırım
yaparak o nesli yok etmeleri üzerine kuruludur. Bu soykırımları, Sami genç
kızlarının yumurtalarını bağlayarak yapmışlardır. Göçebe okullarını kapatmış
ve o halkların yerli dillerini konuşmalarını yasaklamıştır. Bir parantez açıp
benzer durumun Türkiye topraklarında Ermenilere soykırım, Kürtlere dil yasağı,
Türkmenlere ise inanç ve yerleşik hayat baskısı ile yaşandığını not edelim. Bugünkü İsveç halkı ise Hristiyan kültürü içerisinde olan ve İsveççeyi çok iyi konuşanlardan oluşuyor veya öylesi kabul görüyor diyelim.
Bir diğer bildiğim ama tecrübe etme ve dinleme imkânı bulduğum konu ise din
oldu. Malumunuz İsveç yüzde 95’i ateist olarak geçen bir ülkedir. Roma’nın aynı
Osmanlı’nın İslam’ı kullanması gibi Hristiyanlığı bir araç olarak kullanma
durumu bu yüzyıla kadar süregelmiş. Burada yine bir parantez açalım ve Osmanlı’nın
bu dâhil hali hazırda bir sürü geleneği Roma’dan aldığını belirtelim. Roma’nın,
Hristiyanlığı cadı suçlaması ile kadın yakarak, şeytan tarafından ele geçirmiş
denilerek türlü işkencelerle yaydığı bilinen bir gerçek. Fakat bu tip baskılar,
bizdeki eski Türk ve Anadolu geleneklerinin tasavvuf ile harmanlanarak Sünni
itikatta yaşatılması ve Anadolu – Mezapotamya – Orta Asya pagan inançlarının
Alevilikte vücut bulmuş olması ile aynı durumdur. Paskalya gününde Hristiyan dünyasının
Easter diyerek Ostara'yı (bahar tanrıçası) andığını öğrenmiş oldum. Paskalya
sonrası yaklaşan ilk "dini" bayramda ise Aziz John günü kutlanacktı, fakat aslında o gün de Ærra
Liþa yani yaza merhaba denilen gün olarak kutlanıyordu aslında, tıpkı Odin'in
doğum tarihinin İsa'nın doğum günü olması gibi.
Yorumlar
Yorum Gönder