Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kar Senfonisi

Resim
Kar sesi duydunuz mu hiç? Kar yağışı sırasında duyulan belli belirsiz seslerdir. Pik pik, pıt pıt gibi ufak sesler çıkarır. Görüntüsü eşsiz, tanelerin çıkardığı ses de zariftir. Bir anlam ifade etmez. Simetrik mükemmelliğinin yanında hiç kimse sesini duymak istemez. Kar çığlığı terimini duydunuz mu hiç? Sessizdir. Yere dökülen bir unun sessizliğinde, ama daha narin, fakat daha güçlü. Her bir düşen tane başka bir sonsuzlukta yankılanan çığlıklardır. Duyamazsınız. Duyduğunuz sesi anlayamazsiniz. Belki de, anlamak istemezsiniz. Peki ya, kar sessizliği terimini duydunuz mu hiç? Hüzündür. Sizi sobalı evlere, kestanenin çıtırtısına götürür. Kulaklarınız dolar, gözleriniz sesleri görür. Beyazın içindeki tüm tayfları yakalarsınız. Ses ve renk tonlarını algılarsınız. İsterseniz bakarsınız. Bakarsanız görürüsünüz. Yoksa sadece bakarsınız. Fısıldayan bir   güzelliktir. Çok derin, çok tok bir sessizliktir bu. Arka fon müziğidir hayatınıza. Sonra yağmur gelir. Bütün bir karı eritir ...

Peki Ya Sonra?

Çok çok uzun zaman önce, tüm yapıların ve herkesin üzerine altın sarısı parlarken, belki aslında sadece biz çocukken, en kolay hayal akıp gitmekti. Sonra hayat yarıya varınca bir zorlaştı. Bütün yıllara rağmen, artık açılmış kulaklarına rağmen, açık gözlerine rağmen, sen o gün gelip artık temizleyelim her şeyi ve geçmişi dediğinde bile şaşkınlığı kıramadık. Geçmişti yıllar. Her kim bir yılı üç yüz altmış beş gün ilan ettiyse, her kim bir yılı on iki aya, bir ayı dört haftaya bölecek basit matematikle dünyalarımızı sınırlandırdıysa, aynı kişiler bizi daha da küçültmek için yirmi dört saate, altmış dakikaya, altmış saniyeye ve daha da küçüğüne hapsetmek için bir an bile duraksamamışlardı. Ama asıl ilginç olan, senin nasıl olup da tüm zamanların ötesinde ve mekanların ışında durup benim kanımı emdiğindi. Belki de beni nasıl zehirlediğindi. Belki de beni nasıl büyülediğindi. Bakışlarınla, duruşunla, gösterdiğin gelecekle, varlığınla, yokluğunla… Aşkın ta kendisine bürünmüş ruhunla… ...

İsveç Aylığı: Aralık

Resim
Nihayet Aralık ayı gelmişti. Hava, öğlen saat ikiden itibaren kararmaya başladığında kış mevsiminin geldiğini anlamıştık. Sabah dokuz buçuk gibi doğan güneş ki buna güneş demeyelim süzülen ışık, öğleden sonra iki buçuk gibi batar olmuştu. Ocak sonuna kadar aşağı yukarı bu civarda sürecekti. D vitamini eksikliği her anlamda tüm sisteminizi bozduğundan takviye olarak alınması şart yarasalar gibi yaşadığınız bu dönemde, ne yazık ki anlatılacak pek bir şey yok aslında. İnsanlar sokakta görülmüyorlar. Kar yağmışsa Cuma’dan Pazar akşamına kadar kayak merkezlerinde toplanılıyor. Kar yoksa ev partileri, restoranlarda uzatılan akşam yemekleri ile geçiyor zaman. Çoğunlukla da çalışılıyor. Yaza veya sıcak havalara göre çok daha fazla işte çalışılıyor ve salon sporları yapılıyor. Bu vesile ile salon sporlarına değineyim. İsveç’te düşündüğünüz gibi yükseklik olmadığı için kayak için elverişli yer sayısı kısıtlı. Bu nedenle, kayak konusunda dünyada söz sahibi olan bir ülke değil. Fakat bunun yeri...

İsveç Aylığı: Kasım

Resim
Kasım ayına yönelik buradaki birçok arkadaşım beni uyarmıştı. Keza, haksız da sayılmazlarmış. Kasım ayı, tüm griliği ile üstümüze yağmur indirirken,   hava günden güne hızla kararmaya başladı. Bu karanlık hali bu aydan başlayarak şubat ortası – sonuna dek böyle sürecekti. Karanlıktan kasıt, en azından benim bulunduğum yer için, aralıksız saatlerce, günlerce, haftalarca, aylarca süren bir karanlık değildi. Bu karanlıktan kasıt, ortalama günlük dört, beş saat güneşi görmeden aydınlığa sahip olmaktı. İşte bu karanlıktan dolayı İsveç’te yaşayanlar iki durumdan mustariplerdir. Bunlardan birincisi D vitamini eksikliği ki D vitamininin en önemli etkisi kalsiyum, fosfor metabolizması ve kemik mineralizasyonu üzerinedir. Doğrudan mutlulukla ilişkisi ise bilimsel anlamda ortaya konulmuştur. İkinci durum ise, belki de birincisi ile de ilişkili olarak, zaten oldukça bireysel olan İsveç toplumunda karanlık ve kış ile birlikte yalnızlığın bir kat daha artmasıdır. Bu da geçmişte çok fazla alkol...

İsveç Aylığı: Ekim

Resim
Ekim ayı burada geçişin başladığı ay. Artık sıcağa ve aydınlığa veda etmenin, karanlık, soğuk ve yağışlı günleri karşılamaya hazır olmanın habercisi olan ay Ekim. Nisan ayında dizimde oluşan bir problemden dolayı hastaneden randevu almak istemiştim. O randevunun 4 Aralık 2017 tarihine verildiğinin haberi Ekim ayında geldi. Nisan’da doktora gitmek için ağrı ile koşturmuş, Türkiye’deki ortopedi ve travmatoloji uzmanı yakın bir arkadaşımın uzaktan yardımı ile çoktan kendi kendime düzelmiş ve konuyu unutmuştum. Bu ara başka bir derdim vardı. Dışım ağrıyordu ve bulunduğum yerde devleti bırakın, özel bir dış hekimi de yoktu. Öte yandan devlet güvencesi dışı ne yazık ki karşılamıyordu. Böylece, İsveç sağlık sistemi ile tanışmıştım. Tam bunu derken tanışıklığımız hızla ilerledi ve yine aylık Türkiye (evet, her ay Türkiye’ye gelip gittim ve bu yolculuk kapıdan kapıya on dört saat sürdü) gidiş gelişimi yapmıştım. Öyle hasta olan biri değilimdir. En son ki antibiyotik kullanım tarihimi dahi hatı...

İsveç Aylığı: Eylül

Resim
“İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Toprağını iten çiçeğe” Edip Cansever Eylül hazan mevsiminin başlangıcıdır. Nedendir bilinmez hüzün kaplar içinizi memlekette. Nerede olduğunuzdan farksız, ölümdür bir anlamda çünkü. Kışı hissetmezsiniz mesela. Her şey donar. Soğuktur artık. Soğuğa yaklaşmadıkça yanmazsınız. Dokunursanız, sonbaharın boğazınızı düğümlediğindeki acıdan daha fazlasını verir. Fakat bu acı anlıktır. Canınızı yakar, gider. Sonbaharda hissettikleriniz ise kalıcıdır. Biri kalp krizi ise, diğeri kanserdir. Burada da sonbahar farklı gelmedi tabi. Hava sıcaklığı çok ani değişmese de biraz düştü. Yapraklar hafiften o muhteşem yeşil-sarı-kırmızı geçişini yapmaya başladı. Doğanın renklerinin yasaklanabildiği bir ülkeden gelmiş olan ben için, bu manzarayı tekrar kucaklamak paha biçilemez bir mutluluktu. Eylül ayı, benim için de ailesel anlamda önemli bir ay oldu ve bu vesile ile...

İsveç Aylığı: Ağustos

Resim
İsveç’te yazın son ayı veya buradaki mevsimi sadece yaz – kış olarak indirgersek yazın bitmesine bir ay kala olan ağustos ayı da temmuz gibi sıcak geçiyor. Gündüzleri sıcaklık 18 – 21 o C, geceleri ise 9-11 o C arasında değişiyor. Yeşil tonları her tarafınızı sarmaya devam ederken, ufak tefek sararıp solan yapraklar da gözden kaçmıyor değil. Bu ay, malum geldiğimden beri sadece tek oda ve ayrı bir mutfağı olan 30lu yıllardan kalan bir blokta yaşadığım için ev aramaya başladığım ay oldu. Bu, Türkiye, ABD gibi emlak sektörünün serbest piyasa koşullarında olduğu ülkelerde yaşayanlar için kulağa şaşırtıcı gelebilecek bilgilerin de başlangıcı olduğu zamanlar. İsveç’te yaşamaktan vazgeçmeniz için biranızı istediğiniz zaman alamamanız, devletteki her işin ağır sürmesi, gizli ırkçılık, acıktığınız zaman çıkıp dışarı bir bakkal, market bulamamak, her şeyin zamanı olması, ağır ve çok miktarda vergi (burada David Ricardo’ya Vergilendirmenin İlkesi kitabı için bir selam gönderelim) gibi ned...

İsveç Aylığı: Temmuz

Resim
İsveç’te yaz muhteşem güzelliği ile sürerken tatil döneminin geldiğini de bu ay ile birlikte anlamış oldum. Tatil kısmına değinmişken, ülkedeki tatil hakkından bahsetmek gerekir. İsveç’te resmi yıllık izin hakkınız yirmi beş iş günü. Yani bu beş hafta izin demektir. Bunun dışında yıllık fazla mesaiden doğan bir yirmi sekiz iş saati ve bu kısmı sanıyorum ki sadece bizim firmaya özgü olmak üzere bir de yirmi dört iş saati hakkı vardır. Yirmi dört saat izni, hafta sonu ile arasında tek gün kalan günlerde kullanılmaktadır. Tekrar yirmi beş iş gününe dönersek, bu iznin tamamını ilk senede kullanamazsınız. Bunun bir kısmı için senelik borçlanır, üç seneyi tamamladıktan sonra bu borçtan kurtulursunuz. Bu vesile ile İsveç’te hemen hemen her şeyin çok net ve ağır bir karşılığının olduğunu belirtelim. Bunun nedeni, sisteme girmenin zor ve zaman alan bir süreç olmasıdır. Düşünün, izniniz için borçlanıyorsunuz, fakat bu borcu üç sene sonunda silebiliyorsunuz. Çalışan bir insan psikolojisi üç yılı ...